Yeni Seçim Kanunu ve Hedefleri

Yeni Seçim Kanunu ve Hedefleri

Türkiye’nin gereksinimi olan kişiye ve partiye göre tasarlanan bir seçim yasası ya da siyasi partiler yasası değil. Türkiye’nin gereksinimi olan eşit, adil, temsilde adalet ve idarede devamlılık ilkelerine dayalı bir seçim yasası.

Türkiye gibi rejimler görünürde demokrasilerdeki gibi unsurlar içerir. Muhalefet zaman zaman seçim kazanır veya kazanmaya yaklaşır; sıkı bir siyasi rekabet bölgesi bulunmakta gibi görünür; basında değişik düşüncelere, gerçeklere, muhalefete yer bulunabilir; sokak protestoları vb. eylemler yer yer gözlemlenir. Fakat yaşananlara daha yakından bakıldığında işin rengi değişir. Seçim rekabeti bulunmaktadır ancak seçimler adil ve eşit koşullarda gerçekleşmez. Muhalefet partileri meşru ve yasadışı yöntemlerle baskılanır. Bağımsız yargı organları hükümet yandaşları ile doldurulabilir, seçim kampanyalarında devlet harcamaları hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan kullanmak olası olur. Seçimin kuralları defalarca kez iktidar lehine değişir, hem de seçim neticelerinde hile yapılır; basın ve ifade özgürlüğü baskılanır. Bunlar neticesiz kalınca, daha da ilerisine gidilip muhalefete mensup bireylerin şiddete uğraması, hapis cezası alması olası olabilir.

Oysa demokratik devletlerde yasalar kişilere, iktidardaki siyasi partilere veya özel kümelere göre yapılmaz. Yasalar; toplumun ihtiyacına, sosyolojisine, çağın gerekliliklerine, hukukun üstünlüğüne, amaçladığı mevzuya göre yapılırlar. Bunu yapar iken de yapılması lazım olan en demokratik biçimde uyulması gereken norm durumuna getirir. Öyle ki bu normlar toplumun vicdanını incitmez, sosyolojik faydaya yanıt sunar, üst norm ve evrensel hukuk kaideleri ile çelişmez.

Fakat görüldüğü gibi bu seçim yasası önerisi ile yapılmaya çalışılan bunun tam tersidir. Bütün bunlar esas alınarak değil cumhur iktidarı AKP ve küçük ortağı MHP’nin amaç ve çıkarları gözetilerek düzenlemiş bir öneri söz konusudur. Adil, serbest ve eşitlikçi değildir. Ancak daha önceki tecrübeler göstermiştir ki seçim yasalarını kendi çıkarlarını düşünerek yapan iktidarlar kendi kazdıkları kuyuya düşmüşlerdir. Kendilerine göre düzenledikleri yasalar sonunda bumerang gibi dönüp kendilerini vurmuştur.

Bu yasanın amacı nedir?

Peki, bu yasayla iktidar ve onun küçük ortağının amaçları nedir?

1- Birinci gaye Millet İttifakını dağıtmaktır. Çünkü Millet İttifakı altı partiden oluşacak gibi gözüküyordu. Bunlardan ikisi barajı geçiyor, ikisi (Saadet, DP) geçmiyor, ikisini de (Deva ve Gelecek) ilk kez seçime girecek. Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre onların da barajı geçmediği özetlenebilir. Bu halde iki yol kalıyor, ya bu partiler iktidarın oyununa gelmeyip politik tutum alarak beraber mücadele edecek veya çözüm için başka formüller arayacak.

Büyük partilerin listesinden seçime girmek ise reel politik açısında her iki doğrultu amacıyla de geçerli görünmüyor. Çünkü varsayalım ki Deva, Saadet veya Gelecek Partisi CHP listelerinden seçime girdi; bu hem onların seçmenini ürkütecek hatta daha kötüsü CHP seçmenine hoş gelmeyecektir. Bu halde kaş yapalım derken göz çıkabilir. Deva ve Gelecek yeni kurulmuş partiler oldukları amacıyla daha ilk seçimde kendi kimlikleri ile seçime girmemeleri bir parti kimliğini oluşturmalarını güçleştireceği gibi, AKP’den koparacak bu partilere oy vermeyi düşünen seçmen de CHP amblemine mührü vurmayı istemeyebilir. O yüzden seçim stratejisi yönünden mantıklı olmayan bu seçenek şimdilik devre dışı gibi gözüküyor.

2-İkinci gaye AKP’nin daha çok milletvekili çıkarmasını dayanmaktadır. Bu tavsiye ile (ülke barajını aşmanın dışında) ittifakların matematiksel olarak bir fonksiyonu kalmamıştır. Bu sistem daha ziyade il bazında birinci gelen partilerin faydasına işleyen bir sistem. AKP süratle erimesine karşın hala iç Anadolu’da, Karadeniz’de birinci geldiği birden çok il var. Bu halde bu madde kısmen AKP lehine çalışabilse bile amacına ulaşabilecek ölçülere varamayacağı bilinmelidir.

3- Üçüncü gaye HDP kapatıldığı takdirde, dışarda kalan milletvekillerinin takım kurmak yolu ile seçime girmesini önlemektir. MHP baştan beri HDP’nin kapatılmasını bağıra çağıra istiyor. İktidar partisi güya parti kapatmaya karşıydı ancak o da sonucunda başka hususlarda bulunduğu gibi bu hususta da MHP ile aynı noktaya gelmiş duruyor. Bu halde partisiz kalan seçmenin sandığa gidemeyeceği hesaplanmış olmalı.

Ancak bu hesap da tutmaz. HDP seçmenleri kendi partisini kapatan AKP’ye oy verecek hali yok sonuçta. Çünkü HDP seçmeni çok şuurlu bir seçmendir. Hem de HDP parti olarak kesinlikle bir çıkış yolu bulacaktır. İkinci olarak en kötü senaryoda bile seçmen iktidarın gidişini süratlendirmek amacıyla tutum alacaktır. Hatta AKP içerisinde oldukça az kalmış olan muhafazakâr Kürt seçmen bu son rauntla partilerinden tamamıyla kopabilirler. Haliyle AKP sonuca giderken evdeki bulgurdan da olabilir.

4- Dördüncü gaye devletin imkanlarını ve kamu kaynaklarını cumhurbaşkanının örtüsü altında seçimi kazanmak amacıyla kullanmaktır. Oysa demokrasilerde tesir ve mesuliyet bir madalyonun iki yüzü gibidir. Tesir sahibi olanın mesul, mesul kılınan da tesir sahibi olması lazım. Birine yetki verip mesuliyet vermezseniz kral, mesuliyet yükleyip yetkisiz kılarsanız köle yaparsınız.

Dünyada eşi benzeri olamayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bizi tek adam rejimine götürdü. Tek adamlığın ve popülizmin ne kadar tehlikeli olduğunu hemen yanı başımızda süren savaşta Putin ile bir kez daha gün yüzüne çıktı.

Ancak bu seçim yasası tek adamlığı daha da pekiştirerek değişime direnmeye çalışıyor. Tek bir kişiye özel yapılmış bu sistemi bu kez ayrı ayrı yasalara uygulayarak iyice dikkat çekici hale getiriyor. Yasa tavsiyesi, serbest, özgür ve eşit seçime aykırılığı daha da görünür kıldığı amacıyla sandıkta ters tepecektir. Devletin uçakları, arabaları ve imkanlarıyla cumhurbaşkanı kisvesi altında parti başkanı olarak yapılacak işler ve propagandalar ters teper diye düşünüyorum.

Bu yasa meşru mu?

Bir seçimin yasal ve geçerli olması amacıyla üç şartı yerine getirilmesi lazım. Bu şartlar seçimin serbest, özgür ve eşit olmasıdır. Bir seçim özgür ve eşit şartlarda gerçekleşmiyorsa o seçim yalnızca hukuken değil politik olarak da yasal değildir. Serbest şartlar hem siyasi partiler hem seçmen amacıyla oluşmuyorsa orada da bir yasallık sorunu var demektir.

Seçimin özgür olması demek propagandanın özgür olması demek. Örgütlenmenin özgür olması demek. Seçmenin korkmadan sandık başına gitmesi, hiç bir tesir altında kalmadan şahsi iradesi ile özgürce oyunu kullanabilmesi demektir.

Seçimin eşit olması demek ise tüm partilerin eşit şartlarda müsabakası ve seçime gitmesi demek. Kamu kaynaklarının dağıtılmasında eşitlik ilkesine uyulması ve bu eşitliğin parasal yönden teyidi manasına gelir. Hem de seçim bölge ve imkanlarının tüm siyasi partilere ve bağımsız adaylara eşit sağlanması lazım olur.

O yüzden seçim yasasının rötuşlarla iktidar birliğin çıkarları tarafından değil, temsilde adaleti sağlayacak istiklal ve eşitliği sağlayacak biçimde değiştirilmesi lazım olur. Bu da ya yasanın toptan değişmesini veya seçim yasasındaki anti demokratik maddelerin tamamıyla ayıklanmasını lüzum ettirir. Ve seçim yasası Türkiye’nin seçim ihtiyacı, evrensel kurallar ve istikbal vizyonu ile yapılmalıdır.

İki senedir üzerinde çalışarak buldukları planlama bir problemli yapının yerine daha beterini koymaktan başka işe yaramaz.

Yasanın sorunlu maddeleri

% 7’lik baraj yüksektir ve dünyanın hiç bir demokratik ülkesinde uygulanmamaktadır. Bu madde ileri sürüldüğü gibi temsilde adaleti sağlamak amacıyla değil ufak ortak MHP’nin talebi üstüne husus olmuştur. Son kamuoyu yoklamalarında MHP’nin barajı geçmeyeceği anlaşılıyor. Bu yüzde baraj bu miktara çekilmiş ancak temsilde adaleti zedelemeye devam etmektedir. Yüzde 7’lik bariyer 3-4 milyon insanın temsil edilmemesi manasına gelir ki bu da temsilde adaleti zedeler. İdeal olanı barajsız bir sistemdir. Bu olmuyorsa bile baraj daha aşağıya çekilebilir. Sözgelimi baraj % 3 olabilir. Barajın % 3’e veya 5’e çekilmemesi AKP’den ayrılan Deva ve Gelecek ve AKP ile hareketsiz Saadet gibi partileri cezalandırmak amacıyladır.

Hesaplama siteminde farklılık ittifakları aritmetik yönünden manasız duruma getiriyor olsa dahi politik yönden ehemmiyetini azaltmıyor. Aritmetik yönden ülke barajı dışında partilerin beraber seçime girmesinin bir tesiri kalmamıştır. Bu düzelme AKP’nin işine fayda. Eğer kapatılmazsa bundan HDP de kazançlı çıkabilir. Kapatılmazsa diyoruz zira ittifak kurarak seçime girmeyi yok eden madde direkt olarak HDP’yi amaç alıyor.

İl ilçe seçim kurullarına hakim seçimi de sorunlu. İl ilçe seçim kurulları kura ile gelecek. En kıdemli hâkim şartı kalkıyor. Hakimler, 15 yıllık hakimler arasında kura ile belirlenecek. Bu da AKP’nin son yıllarda atadığı hâkimlerin kurul başkanı olması demek.

Kendini kurtarma çabası

AKP 20 senedir ülkeyi yönetiyor. İktidar nimetlerinden en yüksek seviyede istifade etmek onlarda resmen tiryakilik derecesinde bir alışkanlık yaratmış. Bırakmak istemiyorlar. Çünkü 20 sene aslında uzun bir vakit. Bu hegemonyal bir hal oluşturduğu gibi kerameti kendinden menkul bir alışkanlık, kibir ve güç zehirlemesi de yaratmış. O amaçla bir grup hadiseleri iktidarlarını sürdürmek amacıyla Tanrı’nın lütfu olarak görürken kendilerini de toplum amacıyla resmen seçeneği olmayan bulunmaz bir lütuf olarak sunuyorlar. Ne yazık ki hala buna inanan oldukça bir insan söz hususu.

Tüm bunlar bir araya gelince bizi getirip otokrasi duvarına dayadı. Ne yazık ki son senelerdeki güvenlikçi politikalar, ekonomik krizle birleşip rüzgâr tersten esmeye başlayınca panik de başladı. Bu seçim yasası da bu paniğin bir görünümü olarak okunabilir.

Türkiye’nin gereksinimi olan kişiye ve partiye göre tasarım edilmiş bir seçim yasası hem de siyasi partiler yasası değil. Türkiye’nin gereksinimi olan eşit, adil, temsilde adalet ve idarede devamlılık ilkelerine dayalı bir seçim yasası. AKP iktidarı ve ufak ortağı MHP seçim yasası ile oynayarak Türkiye’den ziyade kendilerini kurtarmanın peşinde.

İktidarın oyunları seçim gününe kadar bitmeyecek. Muhalefetin seçimi kazanmak, seçim korumak ve seçim günü oyların doğru sayımı amacıyla lüzumlu tedbirleri alabilmek hususu ile ilgili boşluğa yer bırakmayarak değişik senaryolar üstünde çalışması gerekmekte. Türkiye nasıl ki demokratikleşmeye muhtaçsa muhalefet de bu yolda başarılı olması için birbirine muhtaç.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Sansür Dergi Ekonomi Yazarı.

Yazarın Profili