TÜRKİYE’DE SOSYAL DEMOKRASİNİN GELİŞEMEME NEDENLERİ

TÜRKİYE’DE SOSYAL DEMOKRASİNİN GELİŞEMEME NEDENLERİ

Neden Türkiye'de sosyal demokrasi gelişmiyor. Dünya'da sosyal demokrasinin tarihi.

Bir ülkede sosyal demokrasi tepeden inme bir kararla veya talimatla oluşmaz. Bir takım mevcut koşulların olgunlaşması gerekmektedir. Bunun da olabilmesi için bazı zincirleme durumların yaşanmış olması gerekir. Tarihsel süreçte bu zincirleme durumların ilki Avrupa’da görülen merkantilizmdir. Merkantilist dönem zirveye ulaştıktan sonra yaşanmış olan ikinci dönem ise feodalizmdir. Feodal dönemde görülmeye başlanan bazı sosyal sınıflar vardır. Bu sosyal sınıflar ileride görülecek olan kapitalist dönemdeki sosyal sınıfların temelini oluşturacaktır. Feodal dönemdeki sosyal hayatta üç önemli sınıf vardır. Bunların en önemlisi, surlarla çevrelenmiş bir şehir devletin sahibi gözüyle görülen kral ve ailesidir. İkinci ve üçüncü sosyal sınıf ise serf ve vassallardır. Krala bağlılık yemini edip, kralın topraklarını kralın verdiği izinle kullanır. Ancak bu işi yaparken kendisi değil; serfler çalışır. Serfler; bu feodal dönemdeki parayla alınıp satılan kölelerdir. Bu sosyal sınıf düzeni ve feodal dönem, Avrupa’da ulus olma bilinci, üniter devlet ve milliyetçiliğin yükselmesiyle beraber son bulmuştur. Feodal devletler birleşerek çok uluslu imparatorlukları oluşturmuştur.

Dünya’da sosyal demokrasi

Çok uluslu imparatorlukların kurulmasıyla başlayan bu imparatorluklar çağı, 1789 Fransız Devrimi’ne kadar gücünü koruyabilmiştir. Sonraki dönemlerde ise bu devrimden dünyaya yayılan ilkelerin etkisiyle çok uluslu imparatorluklar zayıflamış; zaman içinde ise dağılmışlardır. Bu döneme denk gelen, 19. yüzyılda Büyük Britanya’da ortaya çıkan sanayi devrimi sosyal sınıfları son derece etkilemiştir. Zanaatkarların ve küçük atölyelerin yerine büyük fabrikalar açılmaya başlamıştır. Bu durumun böyle devam etmesi, ileride, fabrika ve sermaye sahiplerinin kapitalistleşmesini; bu fabrikalarda çalışan işçilerin ise proleterleşmesini sağlamıştır. Ancak bu durum sadece ekonomi ile sınırlı kalmamış; siyaset dünyasını da etkilemiştir. İlerleyen zamanlarda fabrika sahiplerinin ve sermaye sahiplerinin haklarını ve çıkarlarını gözeten politikaları üreten bir siyasi kesim, diğer tarafta da fabrika işçilerinin ve diğer ekonomik alanlarda çalışan emekçilere yönelik politikalar üreten bir kesim oluşmuştur. Sınıflar kesin bir çizgiyle ayrıldıktan sonra, bu iki grubun temsilcileri politika alanında da sık sık karşı karşıya gelmişlerdir. Birbirinin tam zıttı olan bu iki grup aslında birbirlerini besleyen iki sınıf konumundadır. Kapitalizm olgusunun oluşabilmesi ve gelişebilmesi için işçi sınıfına; proleter sınıfın ekonomik ve siyasi alanda var olabilmesi için de kapitalist sınıfların kurduğu fabrikalara ve emek üreten işletmelere ihtiyacı vardır. Bu iki grubun tam anlamıyla gelişebildiği ülkelerde sosyal demokrasilerden bahsedilebilinir. Türkiye’de geçmişten bugüne kadar kapitalist sınıf gelişemediği için bilinçli bir proleter sınıf da oluşamamıştır. Cumhuriyetin ilanından bugünlere kadar olan dönemde kurulan fabrikalar ve işletmeler, kapitalizmin serbest oluşum ve gelişim safhalarından geçemediği için ayrıca bu topraklarda ilk kurulan özel işletmeler devlet destekli olarak kurulduğu için liberal bir çizgide yol alamamışlardır. Halbuki özel sektörlerin, kapitalist bir çizgide devam edebilmesi için serbest piyasa koşullarına ihtiyacı vardır. Bu koşulların da oluşabilmesi için, Avrupa örneğinde olduğu gibi en baştan merkantilist dönemin tarihte yaşanmış olması gerekmektedir.

Türkiye’de Sosyal Demokrasi

Türkiye’de sosyal demokrasinin gelişememesinin ya da gelişmemiş olmasının ekonomik tabanlı sebepleri bunun gibidir. Ekonomik alanda olması gerektiği konumda yer alamayan işçi sınıfı; örgütlenememiş ve politikalarını üretememiştir. Ancak tek sebep ekonomi temelli değildir. Türkiye’de yaşayan insanların “sol” düşüncelere olan bakış açısı da çok önemlidir. Proleter emekçi sınıfın siyaset yelpazesinin solunda ve daha ileri sol uçlarda yer alması, çoğunluğunun muhafazakar olduğu bu toplumda yeterince değer görememiştir. 1970’li yıllarda dünyadaki sol dalganın da etkisiyle Türkiye’de de sol merkezli hareketlenmeler görülmüş ancak siyasi baskılarla dizginlenmeye çalışılmıştır. Siyasi baskıların en büyüğü dönemin iktidar sahipleri tarafından gösterilmiştir. Sendikalı işçiler, sendikalı olmayan ancak bu işçilere destek veren meslektaşları, öğrenciler gibi gruplar sık sık Sovyet yandaşı gözüyle görülmüştür ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya uğraşmakla suçlanmışlardır. Siyasi alanda birçok parti kurulmuş ancak bunların çoğu silahlı mücadeleyi de seçmişler ve halk gözünde itibarları daha da düşmüştür.

Demokrasilerde bir yerlere gelebilmek için halkın onayını ve desteğini kazanabilmek şarttır. Kısıtlı koşullar altında oluşum göstermeye çalışan Türkiye proleter sınıfı, bu kısıtlı koşulları değiştirememiş ya da aşamamış, halkı bilinçlendirip siyasi anlamda örgütleyememiştir. Bu durumların sonucunda ise, halkın gözünde sol ve ileri uçtaki sol oluşumlar planlandığı bir konuma yükselememiştir. Bu sebeplerden ötürü Türkiye’de sosyal demokrasi ne tam manasıyla oluşabilmiş ne de gelişebilmiştir.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 1
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Dergimize ara ara uğrayıp çıkan Ya da dergimizin müptelası olup isminin görünmesini istemeyen yazarlarımızın yazıları Konuk Yazar kısmında yer almaktadır.

Yazarın Profili