Bizden bir önceki jenerasyondan tutun büyük olasılık bir ileri neslin de dert yanacağı ve eleştireceği bir sorundur Türk eğitim sistemi. Bizler ne Protestan etiğinin meydana koyduğu üzerine koyma ve çalışkanlık ruhuna sahip Almanlar gibi bir ruha sahibiz, ne de Finlandiya gibi asli gereksinimlerini karşılamış ve uygarlık ya da sevinç hususlarında kendini ileriye yönelten bir toplumuz.
Peki sorun yalnızca yarış atı gibi her bireyin bir sistem içerisinde yarıştırılması mı? Bundan daha uygun bir sistem dünya üstünde var mı? Biz mi kullanmıyoruz?
Aslına bakarsak eleme ve civar saptama düzeneğinin eğitimde var olmasının ekstra bir zararını görmemekteyim. Bizim sıkıntımız daha asliden başlıyor. Eğitimi kim verir? Öğretmenler. Bizim öğretmenlik barajımız 300.000 gibi bir sıralamada daha hayatın gerektirdiği kolay bilimler amacıyla bile başarıyı sağlayamamış insanların nasıl nitelikli bir kuşak yetiştirmesini bekleyebiliriz ki? Fizik veya Matematik yapamayan insanları mühendis yaparak hem de sosyal bilimler konusu ile ilgili kendini 18 yaşına kadar belirli bir düzeye getirememiş insanları hukukçu yaparak nasıl bir kaliteli hukuk sistemini yaratabiliriz bunu düşünmek lazım. Yani toplumu tasarım eden meslek gruplarının statüsü ve ücretlerinin zenginleştirilmesi ile başlamak bence başarılı olabilir. Nasıl tıp 50.000 barajına sahipse hukuk amacıyla de bunu getirip mühendislik ve öğretmenlik içerisinde 100.000–150.000 civarlarında bir baraj belirleyerek nitelikli iş gücüne hak ettiği kalitesi vermek ve üniversitelerin öğrenmeyi öğrettiği gerçeğini farketmek başarılı bir başlangıç olabilir.
Ayrıca eğitim kurumlarının adedinin çokluğunun o eğitimin kaliteli bulunduğu manasına geldiği hipotezinden sıyrılmamız lazım. Sokaktaki herkes nerdeyse üniversite mezunu ancak bölümlerinden değişik meslek dallarında vazife alıyorlar bunun nedeni ise gerçekte okumuş olmak amacıyla üniversite okunması. Her kentte her yerde üniversite açmak yerine bu sayıyı sınırlı tutarak bir gaye uğruna girecek kişilerin var bulunduğu kurumlar meydana getirmek mantıksız mıdır?
Geriye kalan insanlar amacıyla düşününce ise Almanya modeli numune alınmalıdır nitelikli niteliksiz iç gücünü var etmek amacıyla meslek liselerinin puan sistematiği tercihe göre değil devlet eliyle belirlenip. Fen lisesi gibi işler bir sistem içine sokulup kaliteli hale getirilmedir. Çünkü bu ülkenin nerdeyse %30’u mavi yakalı. Ahırdan bozma meslek liseleri ve puanı düşük öğretmenlerin bu kurumlara yerleştirilmesi ile gerçekte toplumun fazlalığını meydana getiren gruba kendi yağında kavrul demiş oluyoruz.
Ne vakit ki meslek liselerini ve öğretmenlik mesleğini daha ileriye götürmeye karar verirsek eğitim sistemimizdeki sorunların büyük fazlalığını çözeceğimizi düşünüyorum. Tabii ki sonra eğitimde eşitliği ve tekelliği sağlamak amacıyla en azından liseye kadar bütün eğitim kurumlarının devlete ait olması özel okulların buraya girememesi gibi daha kolay hususları çözmeye yeltenebiliriz.