Sedat Peker geride bıraktığımız sene Ocak ayında ülkeden kaçarak gittiği Karadağ’a yerleştiğinde, kontrgerilla örgütlenmesi hattında ciddi bir karışıklık olduğunu ve yeni bir düzene geçilmeye çalışıldığını görmüştük. Sonra Yalıkavak Marina’daki o ünlü fotoğrafla hal (çatışma) daha da berraklaştı. Tüm bu iç çatışma, tekil bir para-rant kaynağını paylaşmaktaki anlaşmazlıktan daha çoğunu içeriyor. Saray iktidarının genel siyasi tıkanıklığının kontrgerilla içine yansımaları olarak yaşanıyor. Bu olan olaylara 104 emekli amiral bildirisine iktidar cephesinden sert bir cevap üretilememesini ve geri adımın atılmasını da ekleyebiliriz.
Sedat Peker’in youtube videoları ile kontrgerillanın iç savaşı kamuoyu önüne serilmeştir.
Şu ana kadar üçer dörder gün arayla yedi video sunan Peker’in IMDb puanı çok yüksek. Netflix’in Escobar’ı izah eden Narcos dizisi ya da Meksikalı uyuşturucu karteli Sinaloa’nın lideri El Chapo’nun hayatını izah eden dizi bile Peker’in izlenme adetlerini yakalayamıyor. İlk videosunun altına “Üç ay içerisinde 12 adet video çekerek yaşanılanları sizlerle paylaşacağım” notunu eklemişti. Yani Sedat Peker tarafından verilen söze göre tek sezon 12 bölümde Türkiye kontrgerillasının iç savaşını izleyeceğiz.
Nisan ayında Türkiye’de eşi ve çocuklarının yalnız yaşadığı evin erkek polisler ile basılmasının kendine yönelik bir aşağılama olduğunu ifade edip, “Aklımı tatile çıkardım” diyerek videolarına başlamış oldu. Peki aslında ne istiyor? Gerçekten devletine sahip çıkıp, devlet içerisinde onu sevmeyen birkaç birey ile mi uğraşıyor? Pazarlık mı yapıyor, yoksa ipler kopmuş durumda mı?
Peker, zeki ve tipik bir gerillacı olarak kamuoyu oluştururken rakiplerine kimisini bizim şimdilik anlayamadığımız, kimisini ise herkesin çok iyi bildiği konular üzerinden mesajlar gönderiyor. Biz yazınca öneme alınmayan meseleler, içeriden biri olarak Peker söylediğinde vakaya dönüşüyor.
Kolombiya meselesi
Sedat Peker’in videolarında sık sık vurguladığı iki esas vaka var. Birincisi Kolombiya’dan Türkiye’ye gönderilmek üzereyken yakalanan aşağı yukarı 5 ton kokain meselesi, ikincisi Mübariz Mansimov’un mallarına çökülmesi ve Mehmet Ağar’ın Bodrum Yalıkavak Marina’yı ele geçirmesi. Peker videolarında resmi (Soylu) ve gayri resmi (Ağar) içişleri bakanları ile uğraşıyor. Şimdilik, küçük göndermeler ve tehditler hariç Saray’a, damada, Bahçeli’ye, Çakıcı’ya bulaşmış değil.
Kolombiya Savunma Bakanı Carlos Holmes Trujillo, 9 Haziran 2020 tarihinde bir tweet atarak 4,9 ton kokainin Türkiye’ye gönderilmek üzereyken yakalandığını açıkladı. Birkaç hafta sonra alelacele “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu” diye lanse edilen “Bataklık operasyonu” (30 Haziran) başlatılıyor. Operasyona bakınca başrolde kimi görüyoruz? Nejat Daş ve arkadaşlarını. Türkiye’nin Escobar’ı diye bilinen, 1993 senesinde uyuşturucu yüklü Kısmetim-1 ve Lucky-S gemilerinin suçlusu bir insanın ülkemizde elini kolunu sallayarak gezdiğini ve işlerine devam ettiğini öğreniyoruz. (Luck-S ve Kısmetim-1 olayı ve uyuşturucu çeteleriyle ilgili makalemize aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz)
Bir de bu “büyük” operasyondan kısa bir vakit önce (5 Mayıs), pandemi yasaklarını atlatabilmek amacıyla Sultanbeyli İlçe Güvenlik Müdürü’nün aracı ile (üstelik kendisi kullanarak) Edirne sınır kapısından TIR’larla gelen 300 bin sterlin uyuşturucu parasını teslim almaya gitmesi ilginç. Bu vakada gözaltına alındıktan sonra hem güvence müdürünün hem de kendisinin kontrollü serbestlikle bırakılması ise ayrı bir olay. Anlaşılan o ki Kolombiya işi patlayınca olayları örtbas etmek ve uyuşturucu ile cansiperane mücadele edildiğini kanıtlamak amacıyla Nejat Daş satışa[3] getirilerek, “Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu”na malzeme yapılıyor. Bu davanın iddianamesinin bir senedir hala hazırlanmadığını da not edelim.
Şu rakam üstüne önemle durulmalıdır. AKP iktidarı dönemi boyunca uyuşturucu operasyonlarında yalnızca 10 ton kokain yakalanmış.[4] Ama Kolombiya’dan yalnızca bir partide aşağı yukarı 5 ton kokain ülkemize gelmek üzereyken yakalanıyor. Üzerinden bir sene atlattıktan sonra bu konu, Peker’in kokainlerle alakalı Mehmet Ağar’ı işaret etmesiyle yoğun şekilde gündem oldu. Tabii “süper başarılı”[5] Narkotik Daire Başkanlığı’mız da anında eleştirilere cevap verircesine, “Güney Amerika’dan sevk edilen kokain maddesi bakımından, Türkiye üzerinden Avrupa ve Asya’ya doğru yeni bir rota oluşmuştur” diyerek kamuoyumuzu bilgilendirdi. Sanki bu rota gerçekten yeni oluşmuş gibi…

Kolombiya Savunma Bakanı açıklama yapıyor ve bir NATO ülkesini işaret ediyorsa, bundan CIA’nın ve ABD yönetiminin haberinin ve onayının olmaması imkânsıza yakın bir durum. Bu bize ABD’nin AKP’yi sıkıştırma-tehdit etme faaliyetlerinin kapsama alanını göstermesi tarafından da önemli. Elbette 1,5 trilyon dolar seviyesinde bulunduğu söylenen uyuşturucu ekonomisinden meydana gelen bu piyasaya dünyanın patronundan habersiz, izinsiz girilmez.
Narkotik Daire Başkanlığı (NDB), “Geçmişten bugüne uyuşturucu kaçakçılığı terör örgütlerinin esas gelir kaynaklarından biridir. Suriye’deki faaliyet sürdüren yasa dışı silahlı çeteler ve terör örgütlerinin captagon üretimi ve ticaretinden gelir elde ettikleri bilinmektedir. Hatta captagon üretiminde 1 numaralı bölgedir Suriye. Bu yönde, 2019 BM Dünya Uyuşturucu Raporu’nda yer alan, 2011 senesinde Suriye’de başlayan çatışmalar bölgedeki muhtelif kümeleri mali kaynak elde etmek hedefiyle captagon imalatı dâhil yasa dışı uyuşturucu ticaretine yönlendirmiştir” diyor.
Devletin kirli düzeni
Devletlerin yürüttüğü tüm bu savaşlar paralel bir ekonomi gerektirir ve üretir. Çünkü kontrgerilla etkinliklerinin mühim bir bölümü yasadışı etkinliklerdir ve finansmanı meşru devlet maliyesi üzerinden yapılamaz. İz bırakır, uluslararası planda suçlu haline düşersiniz. Kontrgerilla etkinlikleri başka yollarla finanse edilir.
Mafyanın devletin içerisine sızdığı şeklindeki liberal bakış açısı, Susurluk’taki gibi İçişleri Bakanı istifa edip birkaç birey yargılanıp soruşturmaya uğradığında “ülke bağırsaklarını temizliyor” gibi hatalı değerlendirmelere yol açabiliyor. Fakat bugün de görüyoruz ki, o temizlenen bağırsaktan çıkanlar gene işbaşında. Yani kontrgerillada istikrar esasmış, kontrgerilla devletin özüymüş.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin sonrasında mafyalaşan eski sivil faşist kadrolar, mafyanın kontrgerilla-devlet ilişkilerini kontrol altına alınmasının ve kullanılmasının da başlangıcını oluşturdu. Kontrgerilla örgütü 70’li senelerde mafya ile ilk özel ilişkileri geliştirdi. 1980’li ve 90’lı senelerde isminden bolca söz edilen “ülkücü mafya” (Alaattin Çakıcı, Abdullah Çatlı, Nurullah Tevfik Ağansoy, Kürşat Yılmaz, Ali Yasak/Drej Ali, Nihat Akgün, Sedat Peker vb.) bir alanı eski faşist hareket içerisinde yetişmiş, bazıları sonradan kontrgerilla ile kaynaşmış faşist karakterlerdir. Yeni mafyacı sivil faşistler eliyle mafya etkinlikleri kontrgerilla örgütüne bağlanmıştır. Bir diğer söyleyişle kontrgerilla örgütü mafyalaşmıştır. Genellikle silah ve uyuşturucu kaçakçılığının mühim alanı kontrgerillaya bağlı ekipler ile yapılmaktadır. Bu mafya etkinlikleri çevresinde konumlanan ve meydana gelen gelirler aracılığı ile beslenen binlerce ayak takımı faşist elde hazır tutulmaktadır. Bu faşist mafyöz gruplar, gereksinim durumunda ya yurtdışı operasyonlara gönderilmekte ya da yurt içerisinde vazife üstlenmektedir. Mafyanın kontrgerilla ile kontrol altına alınma sürecinde, 90’lı seneler süresince makbul olmayan mafya gruplarının liderlerine yönelen cinayetlerle de temizlik yapılmıştır.
Sedat Peker’in açıklamalarında gördüğünüz kadarıyla kendisi Çeçenistan’dan Kosova’ya, oradan Kıbrıs’a, Azerbaycan’dan Suriye’ye kadar çoğu dış operasyonlarda kullanılmış. Ama Peker bu konularda bir şey anlatmıyor. Devlet vazifelisi olarak işlediği suçlarını örtbas etmeye çalışırken, liberal mafya tezlerine destek olurcasına “devletimiz iyi ama içerisinde pis işler yapanlar var” mottosuna sadık kalıyor.
Kontrgerillanın finansmanı sorunu, yalnızca ya da asıl olarak ayaktakımının karnının doyurulması sorunu değil, “MİT TIR’ları” sorununda bulunduğu gibi Suriye savaşına gönderilen büyük miktarda silah sevkiyatı gibi işlerdir. Ya da bugün Türkiye’nin işgali altındaki bölgelerde tespit edilen 100 bin seviyesinde idari vazifeli ve savaşçının maaşları dâhil finansmanı sorunudur. Captagon üretiminin ve kaçakçılığının merkezi işgal bölgeleridir. Ülke içerisindeki bağlantılar ve iş bitiriciler ise Suriye kökenli bireylerdir. Captagon, Suriye’de üretilip Türkiye üzerinden daha çok Arap yarımadasına satılan çok yaygın bir şekilde sarf edilen uyuşturucu bir haptır.
Peker’in Suriye’deki etkinlik alanı olan Türkmendağı’ndan silahlı bireylerin Meksika’da Sinaloa Karteli’ne ve liderine selam gönderen videosunu da bu tartışmalar içerisinde görmek şaşırtmadı. Hem de gene Sinaloa Karteli’ne selam gönderen 10 kadar bozkurt işareti yapan adamın neyin nesi bulunduğu ve gönderilen bu selamlardaki duygusal hedefi galiba herkes anlamıştır.
Sonuçlar
Elbette yasadışı olan her şey yurt, ulus sloganlarının arka planına saklanır. Fakat kontrgerilla etkinliği amacıyla oluşturulan işlerde her şey de vatan amacıyla yapılmaz, biraz da dünyalık oluşturulur.
Suriye’de on senedir sürdürülen savaşın bir görünen (meşru), bir de görünmeyen finansmanı var. Binlerce TIR dolusu silah ve cephane, uluslararası piyasadan satın alınıp Suriye’deki her cinsten cihatçıya gönderildi. Susurluk kazasıyla, Kürt savaşının finansman sürecinde yaşanan uyuşturucu ticareti ve cinayetler ortalığa saçılmıştı. Peker kazasıyla da, Suriye savaşının finansman kaynakları ortalığa saçılıp bir skandal daha çıkar mı?
Erdoğan’a oynayan Peker, pazarlıkta anlaşıp yuvasına döner mi? ABD, Peker olayının tam olarak neresinde? Kolombiya’dan gelen kokain sorunu büyür mü? Yedi videonun bize gösterdiği şu ki Peker, hala pazarlık adımını geçememiş.
Susurluk deneyiminden öğrendiğimiz devrimci bir süreçle taçlanmayan kontrgerillanın siyasi teşhiri, bir şekilde sistemin tamiriyle neticelendiriliyor. Fakat bu sefer öyle bir parçalı, kırılgan ve çatışma durumundalar ki, üzerlerine gidecek bir güç olsa sanki netice değişik olacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Sansür Dergi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.