Ekonomik istikrarın üç temel göstergesi vardır; işsizlik, enflasyon, faiz. İşsizlikten başlayacak olursak öncelikle şunu söylemeliyim. Her ekonomide işsizlik vardır. Buna doğal işsizlik denir. Mevsimsel olarak çalışmayanlar, yeni bir iş aramaya başlayan veya bir işi bırakıp başka bir iş arayanlar geçici olarak işsiz kalır. Bu yüzden işsizlik hiçbir zaman sıfır olmaz. Doğal işsizlik oranı ekonomiden ekonomiye değişir. Gelişmiş ülkelerde bu oran %5 civarında iken, bizdeki en düşük işsizlik %10 civarındadır.
Enflasyon da aydan aya ve yıldan yıla dalgalanmakla beraber genel olarak pozitif olur. Basit bir tabirle, İstihdam kapasitesi zorlandığında enflasyon oranı yükselir. İşsizlik tırmandığında ekonomik faaliyetler yavaşladığından enflasyon düşer. Yani işsizlik ve enflasyon arasında bir korelasyon vardır.
Merkez Bankasının Görevi
Merkez bankalarının işlevi işsizlik ve enflasyon arasındaki bu dengeyi sürdürmektir. Örneğin, düşük faiz dolayısıyla kredi hacminin ve dolayısıyla harcamaların genişlemesi durumunda enflasyon yükseleceğinden, merkez bankası faizi yükselterek ekonomiyi soğutmaya çalışır. Tersine harcamaların azaldığı ve dolayısıyla işsizliğin arttığı dönemlerde enflasyon düşer. Merkez bankası düşen enflasyonu fırsat bilerek faiz oranını düşürür. Bu durumda kredi hacminde ve dolayısıyla harcamalarda genişleme olur ve bir miktar istihdam artışı ile beraber işsizlik oranı düşer.
Şimdi de 2020 yılının rakamlarına bakalım;
Enflasyon yılı %14,6 ile kapatmış. MB tahmini ise %8,9 olmuş (kaynak: Merkez Bankası). Yani tahminden çok yukarıda bir enflasyon oranı var. Politika Faiz Oranı Son Bir Yılda Net %5 Artış Göstermiş bu dönemde ve yılı %17 ile kapatmış. İşsizlik ise %12,9 ile kapatılmış. Geniş tanımlı işsizliğin %24,8 olduğunu söylemem gerekiyor burada (bkz: Geniş Tanımlı İşsizlik).
Yalnız şunu belirtmekte fayda var. 2019 yılında enflasyon oranı %11,84 şimdi %14,6. Geniş Tanımlı İşsizlik oranı ise 2019’da %20.6 şimdi %24,8 olmuş. Yani işsizlik ile enflasyon arasındaki normal bir ters ilişkiden ziyade her ikisinin de arttığı bir durumla karşı karşıyayız. Peki, bu normal mi?
Öncelikle enflasyonun niteliğine bakmak gerekiyor. Yaklaşık %3 artan bu enflasyon büyük ölçüde maliyetlerden kaynaklandı. Yani döviz kuru artışı dolayısıyla artan girdi fiyatları enflasyonu fena halde yukarı itti. Nedeni önemli mi? Elbette önemli.
Yurtiçi talepte olağanüstü bir durum yokken maliyetlerden kaynaklı enflasyon büyümeyi ve dolayısıyla istihdamı daraltarak işsizliğe neden olur. Bu durumda merkez bankasının işi zorlaşır. Enflasyonu düşürmek için faizler yükseltilirken, kredi hacmindeki daralma ekonomiyi daha da yavaşlatır ve işsizlik artar. Tam da şimdi olduğu gibi. Yani normal bir dönemde değiliz maalesef.
Peki, ne olacak? Olması gereken şu. Faiz artışı ile beraber TL güçlenecek, piyasa faizleri düşüşe geçecek, kredi faizleri düşecek ve ekonomi yeniden canlanma eğilimine girecek. Ancak MB başkanı Naci Ağbal görevden alınarak buna balta vuruldu. Naci Ağbal’ın tam olarak yapmak istediği şey buydu.
İstediklerini Yaptırmadılar
Naci Ağbal görevden alınarak istediği hiç bir şeyi yaptırmadılar. bu da piyasalara olumsuz yansıdı. Dolar bir anda fırladı. Tabi ki dış güçler yapmadı bunu bizzat Tayyip Erdoğan yaptı. Tabiri caizse kendi topuğuna sıkmış oldu Erdoğan.
Geçmiş dönemlere baktığımız zaman, Merkez Bankası’nın aktif para politikasının uygulandığı (enflasyona daha fazla ağırlık verildiği) dönemlerde daha başarılı sonuçlar aldığı, pasif para politikasının uygulandığı (hasıla açığına daha fazla önem verildiği) dönemler de ise işsizlik ve enflasyonun ciddi bir şekilde arttığı görülmüştür.
Bakalım yeni MB başkanı Şahap Kavcıoğlu nasıl bir politika izleyecek ya da daha doğru tabirle o politikalara zorlanacak.
Not: Bu yazının sahibi yazarımız isminin açıklanmasını istemediği için Konuk yazar kategorisinde yazısı yayınlanmıştır. Dergi politikamız nedeniyle yazı sahibinin ismi hiç bir zaman açıklanmayacaktır.