Pandemi İle Geçen Yıllar

Pandemi İle Geçen Yıllar

COVİD-19 salgını bir yılı geride bırakırken tüm ülkeler küresel bir darboğaza girmiş durumda. Sistem tıkandı. Ülkeler bu bir yılı nasıl geçirdi.

Pandeminin kişisel, kurumsal, yerel, küresel ve evrensel anlamda bugüne kadar meydana koyduğumuz iş yapma şekillerini yine gözden geçirmemize sebep bulunduğunu söylemek hatalı olmaz. Bir doğrultuda “her şeyden iyi bilmek yerine bir şeyi çok iyi bilmek lazım” diyen boomer kuşağı, diğer yanda bu konseptin başarılı olmayacağını sezip çoğu hususta yetenek geliştirmeye çalışan X ve Y kuşağı, nihayetinde bu çabaların hiçbirinin süratle devam eden değişim karşısında başarılı olamayacağını düşünen Z kuşağı.

Aslına bakarsanız içersinde bulunduğumuz bağlamsal kırılganlık, yetersizlik ya da daha sert bir ifadeyle iflas olarak tanım edeceğimiz proses çok uzun vakit evvelce başlamıştı, ama pandemi bunu daha dikkat çekici bir duruma getirdi.

Örnek vermek gerekirse spor karşılaşmalarının yalnızca televizyon gibi kısıtlayıcı bir mecradan sonradan akıllı telefonlarımıza kadar ulaşması, dizaynın mükemmelliğinden ziyade ulaşılabilir olmasının önemini meydana koymuştu. Fakat geride bıraktığımız 20-30 senenin baş döndüren ilerlemeleri bizi körleştirdiği için tam olarak bunun farkına varamadık. Diğer doğrultudan fabrikasyon faaliyetinden çok bunun evvelki ve sonrasındaki faaliyetlerin değer kattığını anlamamız da uzun sürdü.

thumbnail
Önerilen Yazı
Türkiye Ekonomisinin Sahip Olması Gereken 3 Stratejik Hamle

Her şeyden evvelce bireylerin, sosyal kümelerin ve ülkelerin hayatta kalmaları amacıyla rahatlarını bozmaları çok zor bir durumdu. Çünkü aşırı rahatlık ve büyüklük hissi gafil avlayabiliyor. İlham gücünün sık sık ayakta kalabilmesi gerekiyor, zira her ilham mükemmel bir dizayn çıkarmıyor. Dolayısıyla bu seyrek anların miktarını çoğaltmak gerek. Bundan da mühimi her zaman her yerde istedikleriniz olmuyor, vaktinizi siz seçemiyorsunuz. Zaman gelip sizi seçiyor, bu sebeple o vakit geldiği zaman hazırlıklı olmak amacıyla disiplinler arası yeteneklere sahip olunması gerekiyor.

Tabii bir diğer farkındalık da bizler için çok ama çok umut verici oldu. Toplumları bilim ve sanattan koparmaya çalışmanın, onları kısıtlamanın, üzerlerinde baskı kurmanın ne kadar hatalı bir yaklaşım olduğunu pandemi ile birlikte daha net anladık diyebilirim. Dijital altyapısı zayıf, insan kaynağı hususu ile alakalı geri kalmış, ihtiras ve gereksinimlerini ayırt edememiş toplumların kendi kendilerine yetemedikleri hem bireysel hem kurumsal hem de yerel bir darboğaz hayat sürdürdükleri görülüyor. O vakit en mühim dersi şu şekilde çıkaralım: Bundan sonra “Ne yapmalıyız?” değil de “Ne yapmamalıyız?” dersek çok daha isabetli davranmış oluruz.

Peki asıl konumuza dönersek, pandeminin küresel ekonomiye tesiri neler oldu?

Üç mühim tesiri oldu; kalıcı işsizlik ve aşırı borçlanmayı tetiklerken dijital hizmet yayınlayan, aşı ya da ilaç ilerleten şirketlerin ise yıldızı parladı.

Pandemiyle birlikte üç mühim ilerleme oldu ama bundan evvel de dünya dikensiz bir gül bahçesi değildi. Dolayısıyla “Eyvah, pandemi oldu ortalık dağıldı, olmasaydı her şey güllük gülistanlık olacaktı” diye bir hal husus söz konusu değil. İnsan hafızası zayıf, bilhassa Türklerde. İnsanların her türlü iyiliğe ve kötülüğe acele adapte olma özelliği var. Dolayısıyla acele unutuyorlar.

Karşılaştığımız ilk gerçek, yoğun, yüksek miktarlı, aynı vakitte kalıcı bir işsizlik oldu. Bunun birinci nedeni pandemiden evvelce esasen çoğu sektörün robotlaşma ve yapay zekaya doğru gitmesi ve bunun sonucunda insan eliyle yapılacak her işin artık robotlar tarafından yapılacak olması zaten bir işsizlik sıkıntısını körüklüyordu. İkincisi de pandemi ile birlikte bilhassa emek yoğun sektörler üstünde yoğunlaşmış ekonomilerde görülen ciddi işsizlik. Bu iki ilerleme birbirini tetikledi. İnsanların çok yoğun, kalabalık ve sıkışık çalıştığı yerlerde alınan pandemi önlemleri nedeniyle kimse işine gidemedi. Dünyada ve Türkiye’de bu alanda bir işsizlik oldu. Yani pandeminin robotlaşma ve yapay zekaya dönen, çok sayıda işçi istihdam eden endüstri gibi sektörlere tesiri büyük oldu.

Bu arada birtakım hizmet sektörlerinin alt kollarında çok yoğun istihdam aranıyordu ama şunlar da dijitalleşmenin güzellikleri ile tanıştı. Dijitalleşme yardımıyla dükkanlarını 1 kişi bile istihdam etmeden çalıştıran iş yerleri görür olduk. Kuryelerle yemekleri insanlara ulaştırdılar. “Müzik Aletleri satmak amacıyla dükkan açmaya lüzum yok, internetten alınıyormuş” dediler. İnternet alışverişleri coştu.

Bir diğer nokta ise 2016’dan beri Türkiye’de ve dünyada banka şubelerinin kapanması. Telefon üstünden aplikasyonlarla şubeye gitmeden bankacılık işlemlerini yapıyoruz şube açmaya lüzum kalmıyor. Hizmet sektörünün çok ciddi istihdam yarattığını düşünecek olursak bu gerçeklerle yüzleşmek mecburiyetinde kalındı.

Borçluluk ise ikinci gerçek olarak meydana çıkıyor karşımıza. Şimdi her bireyin şunu bilmesi lazım ki borç, belli bir düzeye kadar alanın, belli bir seviyeden sonra verenin derdidir. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri hem şahıslar hem de devletler olarak en yüksek borçlanma civarlarına ulaştık. Normalde ilerleyen ülkeler biraz daha mütevazı borçlanır. Onlar da delirdi. Ama borçlanma hususu ile alakalı asıl deliren çok ilerlemiş ülkeler oldu ki şu an ortalama yüzde 120 ile kamu borcunun milli gelire seviyesinden bahsediyoruz. Çok ciddi bir miktar bu.

Japonya’nın kamu borcunun milli gelire seviyesi yüzde 200’ün üstünde. Çok garip bir hal bu. İtalya’da yüzde 200’e yakın. Yunanistan’da yüzde 190’lar civarında. Lübnan çok net olarak battı. Petrol ülkeleri de fiyatlar tepetaklak olduğu için borçlular kervanına katıldı. Dünyada aşırı borçlanmamış hiçbir ülke kalmadı.

Bu arada devletler cüsselerine hiç yakışmayacak destek paketleri açıkladı. Yani “Biz çok büyüğüz” dediler. Ama millete destek verecek güçte olmadıkları çıktı meydana. Koca koca şirketlerin de üç-dört aylık hayatları varmış, onlar da aşırı borçlanmış oldular.

Üçüncü gerçeğimiz ise dijital hizmet yayınlayan şirketlerin dünyada çok öne çıkması. Hemen arkasından aşı ya da ilaç veren şirketler dünya devi konumlarını pekiştirdi. Daha evvelce petrol devlerinden, enerji şirketlerinden, otomotiv şirketlerden bahsediyorduk. Şimdi şunların esamesi okunmuyor. Amazon, Alphabet, Tesla, Google, Microsoft gibi şirketler girdi hayatımıza. Zaten varlardı ama bu dönemde daha çok ihtiyacımız oldu.

Bu, iş yapış biçimlerinde farklılık yapmayacak. Ahlak yoksunu, ahlak yoksunluğuna devam edecek yine. İnsan karakteriyle alakalı bir hal bu. Ama usullerde farklılık olacak. Artık herkes dijitalleşme yoluna gidecek. Bu çok net gözüküyor. Buna direnmenin bir alemi bulunduğunu düşünmüyorum. Türkiye’deki çoğu firma maalesef eskimiş konvansiyonel teknolojilerle yakalandı bu pandemi dönemine.

Türkiye’deki şirketlerin belki yüzde 15’i uzaktan çalışma altyapısına sahip. Bunların yarısı da uzaktan çalışma modeline geçmiyor. Niye? Patron işe gelip herkesi görmek istiyor. Mavi yakalılarla beyaz yakalıların arasında doğru bir denge kuramadığı amacıyla herkesi işe çağıran patron modeli, kadın ya da erkek fark etmeksizin meydana çıktı. Türkiye’nin çarpıklığı bu.

Biraz Farklı Bir Açıdan Bakarsak, Pandemi Olmasaydı Nasıl Bir Dünya Olurdu?

Pandemi olmasaydı Turmp seçimi muhakkak kazanırdı. Pandemi gerçekte bir yüzleşme seansı gibi oldu. Bazı siyasetçilerin foyası meydana çıktı. Bazı ülkelerin böbürlendikleri gibi kuvvetli olmadıkları görüldü. Bence en iyi yönü Trump’ın gidişidir. Büyük olasılıkla dünya ticareti büyük sekteye uğrardı. ABD, yakın tarihinin en büyük büyüme rakamlarına ulaşmıştı. Ama Trump beceriksiz bir siyasetçi, Obama’nın son iki senesindeki büyüme ivmesiyle bunu örtmeye çalışıyordu. Pandemi ile foyası meydana çıktı.

ABD’nin Biden ile ana stratejisinde farklılığa gideceğini zannetmiyorum ama en azından Paris İklim Anlaşması’na geri döndüler. Yeşil Enerji, Yeşil Dalga, Güneydoğu Asya ülkelerinin karbonsuz ekonomiye doğru gitmeye karar vermeleri de pandemi ile olası oldu. Milyonlarca insanın ölümü çok acı verici olsa da birtakım anlayışların değişmesine sebep oldu. Bir felakete sürüklenmemizi engelledi.

Ciddi bir gelir dağılımı dengesizliği var. Bu, pandemi ile meydana çıktı. Pandemi olsa da olmasa da devasa, küresel firmaların korelasyon faaliyetleri devam edecek. Ülkelerin milli gelirinden daha çok ciro yapan bu firmalar bundan sonra durdurulamayacak bir noktaya geldi.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Dergimize ara ara uğrayıp çıkan Ya da dergimizin müptelası olup isminin görünmesini istemeyen yazarlarımızın yazıları Konuk Yazar kısmında yer almaktadır.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir