ABD’nin Demokrat Parti’li Bernie Sanders ile Temsilciler Meclisi delegesi Alexandra Ocasio-Cortez gibi isimlerin ekonomi politikalarında etkili olan modern para teorisi, iktisat akademisinin en sıcak konularından biri.
Günümüz ekonomi anlayışından ilgi çekici bir şekilde değişik olan ve heterodoks kabul edilen bu kuramı 2 farklı yazıda detaylı bir şekilde inceleyeceğim. Ancak bugün modern para teorisini kısa bir şekilde size açıklayalım. Teori, asli olarak ABD ekonomisi için ortaya atıldığından dolayı bu yazıda ABD ekonomisini ön planda tutacağım. Bu sebeple, birtakım ekonomik hallerin başka ülkeler için uyarlanabilir olmadığını da hatırlatmak isterim.
Borç Almak Problem Mi?
Modern Para Kuramı asli olarak hükümetlerin alışılagelmiş bütçe anlayışına yeni bir perspektif kazandırıyor. Yüzyıllar yaygın anlayışa göre hükümetler, topladıkları vergiler kadar harcama yapmalılar ve bütçe açığı oluşturmamaya muhakkak ilgi göstermeliler. Örneğin, ABD yeni ekonomi politikaları belirlerken ilk olarak bu politikaların bütçe açığına olan tesirlerini belirlemelidir, en azından şu vakte kadar kadar kabul gören anlayış bu yöndeydi.
Fakat bütçe açığı oluşturmamak bizim düşündüğümüz kadar mühim mi? Modern Para Kuramı’ne göre yanıt hayır. Stephanie Kelton, bir yıl evvelce CNBC’ye verilen bir röportajında bütçe problemine değişik bir bakış açısıyla bakıyor. Hükümetler; vergilerle elde ettikleri bütçenin üstüne çıkmak istediklerinde detaylı borçlar alıyorlar, tahvil satıyorlar, vb.
Evet, borca giriyorlar fakat elde ettikleri bu yeni bütçeyle tekrar kamu harcamaları yapıyorlar. Yeni hastaneler inşa ediyorlar, altyapı çalışmaları yapıyorlar, eğitime yatırımlar yapıyorlar, yeni fabrikalar kuruyorlar… Dolayısıyla hükümetlerin borç alarak yaptığı bu fazla harcamalara her ne kadar olumsuz yaklaşsak da gerçekten bu harcamalar vasıtası ile belirli ölçüde yaşamlarımız iyileşebiliyor. Dolayısıyla Kelton, borç almanın özü itibariyle kötü olmadığını belirtiyor.
Borcun Temel Sorunu
Peki borç alabilmek ne vakit kötü olabilir? Amerikan doları rezerv para bulunduğu ve bu para birimine dünya üstünde talebin azalmasının nerdeyse imkânsız bulunduğunu göz önünde bulundurursak gerçekten ABD’nin borçlarını ödeyememesi gibi bir hal söz konusu dahi değil. Dolayısıyla, hükümetin borçlarını ödeyememesi ve bu sebeple borç faizlerinin arttırılması ile borcun daha da yükselmesi gibi bir hal Modern Para Teorisinde ABD için geçerli değil.
Bunun yerine, Kelton’un da bahsettiği, borç almanın ekonomiye olan etkisine değineceğim. Bugüne kadar Amerikan Meclisi’ne yeni bir ekonomi politikası sunulacağı vakit bunun bütçeye olan etkisi değerlendirildi.
Fakat Modern Para Teorisi, yeni ekonomi politikalarının bütçeden ziyade enflasyona olan tesirlerinin değerlendirilmesinin şart olduğuna inanıyor. Çünkü benzer şekilde hükümetler açığa dayalı harcama yaptıklarında gerçekten ekonomiye yeni para eklemiş oluyorlar. Dolayısıyla borç alıp çoktan harcama yapmanın oluşturabileceği asli problem talep yönlü bir enflasyona sebep olması olabilir.
Amerikan ekonomisinde aşağı yukarı son yüzyılda bir kere bile talep çekişli enflasyon yaşanmadı. Amerikan hükümeti her ne kadar bütçe açığına dayalı harcamalar yapmış ve pazara para girmesini sağlamış olsa da bir kere bile bu talep yönlü bir enflasyona sebep olmadı. Tam tersi, Amerika’da yaşanan enflasyonların nerdeyse hepsi maliyet yönlü oldu. Peki bu neden mühim?
Modern Para Teorisi’ne Kısa Bir Bakış
İşte şimdi Modern Para Teorisi’nin asıl iddiasına geliyoruz. Bu kurama göre, hükümet bütçeleri gerçekten alışık bulunduğumuz ev halkı bütçeleri ya da firma bütçeleri gibi değildir. Yani, her ne kadar bu tür bir genel anlayış olsa da, hükümetler vergiden kazandıkları para kadar harcama yapmaya çalışmak mecburiyetinde değillerdir. Denk bütçe oluşturmaya çalışmalarına lüzum yoktur.
Hükümetler, merkez bankaları üstünden, kendi ulusal paralarını basabilen tek kuruluşlardır. Yani Amerikan dolarını Amerikan Merkez Bankası dışında hiçbir kurum pazara sağlayamaz. Bu da gerçekten Amerika’yı dolar kaynağında bir tekel yapmaktadır.
Buna ek olarak, Amerikan doları bir rezerv paradır. Yani dünya üstünde dönen ekonominin çok büyük bir alanı dolar ile yapılıyor, bu da dolara olabildiğince çok bir talep duyuluyor demek. Amerika’nın, pandemi ile kafaya çıkabilmek amacıyla pazara aşağı yukarı 3 trilyon dolar daha sürmüş olmasına karşın Amerikan dolarının uluslararası piyasalardaki değerinde bir düşüşünün olmaması da unutmamalıyız.
Stephanie Kelton iddiasında da, Amerikan hükümetinin borçlarını kapamak istediği halde istediği kadar para basabileceğini söylüyor. Yani hükümetin katiyen bütçe açığı ile endişelenmesine ve buna göre politikalar oluşturmasına lüzum yok. Bunun yerine enflasyon riskine ve ekonominin hızlanmasına ilgi oluşturarak yeni politikalar belirlemeli. Fakat Amerikan ekonomisinin eski sistemde işlemiş 100 yılına da baktığımız vakit talep yönlü bir enflasyonun da nerdeyse hiç gerçekleşmediğini görüyoruz.
Bu da gerçekten Amerikan hükümetinin borçlarını kapamak amacıyla istediği kadar para basmasının ekonomide basit basit bir enflasyon oluşturamayacağını gösteriyor. COVID-19 süresinde basılan paraların da doların uluslararası piyasalardaki değerini kaybettirmediğini de göz önünde bulundurursak bu kuram gerçekten günümüzdeki pek çok veri ile destekleniyor.
Modern Para Teorisi Ve Enflasyon
Peki olur da enflasyon olursa ne yapılabilir? Bu teoride her ne kadar enflasyon oluşmasının çok düşük bir olasılık olduğu söylense de gelin bu halin yaşandığını varsayalım. Bu halde Amerikan Meclisi vergilerde birtakım düzenlemelere giderek paranın ekonomiden çekilmesini sağlayabilir. Gerekli düzenlemelerle eş güdümlü olarak bu sayede ekonomideki talep yönlü enflasyonun da önüne geçilecektir.
Sonuç olarak, bunun bir kuram olduğunu unutmamalıyız. Amerika’nın demokrat siyasetçileri, bu kuram ile yakından ilgileniyor. Kelton’un, 2016’da Bernie Sanders’ın seçim kampanyasına danışman olarak yardım ettiğini ve 2020 seçimleri için de demokratlarla çalıştığını unutmamalıyız. Joe Biden’ın başkan olması halinde belki de demokratlar Modern Para Kuramı’nı Amerika’da deneyebilirler. Fakat kuramın ekonomiye öngöremedikleri etkisi olabileceğinin ve hiç beklenmedik neticeler doğurabileceğinin de farkında olmak lazım.
Yazımın başında da açıkladığım gibi bu kuramı Amerikan doları üstünden inceledim. Çünkü bu kuram de asli olarak ABD için öne sürüldü. Yani bir hükümetin borçlarını sınırsız para basarak kapatması neticesinde talep yönlü enflasyon oluşmaması ya da para biriminin devalüe olmaması her ekonomi için olası değil.
Bundan dolayı para biriminin uluslararası piyasalarda büyük talep görmesi ve ekonomide de talep yönlü enflasyonların seyrek olarak yaşanması gerekir. Tam da bu sebeplerden dolayı gelişmekte olan ülkelerin bu politikayı programları içine alması olası değildir. Sonuçları çok kötü olacaktır. Almanya’da 1. Dünya Savaşı ardından hükümetin borçlarını kapamak amacıyla devamlı para basması ile meydana çıkan hiper-enflasyon ve bunun neticesinde yaşananlar da buna iyi bir örnektir.