YouTube söz konusu olduğunda harcanan süre, çocuk ve gençlerin gelişimine etkileri gibi başlıklarda yapılan yorumlar bizi bu meselenin daha ciddi yönleri ile alakadar olmaktan alıkoyuyor. Mesela bu platformun insan ilişkilerine olan etkileri henüz adamakıllı ele alınmadı. Peki, meseleye daha yakından baktığımızda nelerle karşılaşacağız dersiniz? Başta Söyleyelim, bu yazıda yazılanların gerçek kişi ve kurumlarla epey bir ilgisi vardır.
YouTube Medeniyeti
Bugün YouTube üzerinden ders çalışa biliyoruz, sağlık sorunlarımız hakkında tavsiyelere ulaşabiliyor veya bir müziği konsere gitmeye gerek kalmadan dinleyebiliyoruz. Din, tarih, coğrafya, edebiyat, sanat, tamir… Kısacası ne ararsanız var. Bütün bunlara bakarak bu platformu klasik medeniyet anlayışını ikame edebilecek güçte olduğunu düşünebiliriz. Fakat gelin görün ki iş hiç de öyle yürümüyor.
Medeniyet sahibi toplumlarda hemen herkesin bir görevi olduğunu ve medeni insanın aynı zamanda sorumluluk sahibi olduğunu söylemiştik. YouTube yayıncılarının ekseriyetinin bir görevi olduğunu varsayarsak da bu görevlerin onlara herhangi bir sorumluluk yüklemediğini açıkça görüyoruz. Sorumluluk bilincinin eksikliği, yayın yapılan alanlarda bir iş bölümünün ortaya çıkmasının önüne geçiyor ki iş bölümü medeniyetin olmazsa olmazlarındandır.
İş bölümü ve sorumluluk bilincinin eksikliği kolektif vicdan ve kolektif düşünceyi imkânsız hale getiriyor. Hazır şablonlar, iletişim biçimleri, örf ve adetler, ahlaki kurallar anlaşılır bir bütün halinde ortaya çıkamıyor. Sonuçta YouTube, kullanıcıları için herhangi bir teklif sunamıyor. Belki yalnızca zaman geçirmek, hatta zaman öldürmek gibi bir teklif sunuyordur. İşte bir medeniyetten çok bir kahvehaneye benzemesinin nedeni de tam olarak budur!
Sanal Medeniyet Öncüleri
Medeni toplumlarda yalnızca görevler ve sorumluluklar söz konusu değildir elbette. Birikim, ustalık, ehliyet sahibi olmak gibi özellikler hemen herkes tarafından önemsenir. Böylesi kimseler âlim, arif, üstat gibi unvanlarla anılırlar ve medeniyetin öncülüğünü yaparlar. Etraflarında halkalar oluşur, talebeler onların dizi dibinde yetişir, toplumsal meseleler üstün bir meziyet ile onlar tarafından çözümlenir ve çözülür.
YouTube’da ise, öncü kişiler daha farklı özelliklere sahiptir. Öncelikle izlenme beğenme sayısı bu platformun ana belirleyicisi olduğu için, çok izlenen biri olmak gerekir. Evet, yalnızca çok izlenmek… Bunun için nelerin gerektiği, bu metnin sınırlarını aşacağı için fazlaca üzerinde durmuyoruz ancak bir tür taviz verme sürecini içerdiğini söylemekle yetinelim.
İkinci olarak tevazu, bu öncülerde neredeyse görünmeyen bir özellik… Tevazu yoksa kibir vardır ki “Görüyor musunuz işte herkesin kafasını meşgul eden bu olaya yine en farklı ben bakabildim” türünden ait metinleri bu yüzden fazlaca görüyoruz.
Son olarak bu öncüler, birbirleriyle tamamen alakasız onlarca konu hakkında konuşmakta herhangi bir beis görmezler. En bayağı hikâyeleri anlatırken birden memleket meselesine, oradan mesela müziğe, hemen peşinden de dini konulara atlayabilirler. Bu esnekliklerinin bir temel çerçevesi vardır elbette: “İsteyen istediği gibi yaşar ve her yaşananı paylaşmak özgürlüktür. Memleket hepimizin memleketidir ve insanları uyandırmak gerekir. Din, kul ile Allah arasındadır, herhangi bir sınıra, kurala, sistematiğe ihtiyaç yoktur. Kimse kimseye karışamaz. Herkes kendine baksın. Öyle diyorlar, ne yaptıklarını biz çok iyi biliyoruz. Hayat güzeldir, yaşanmalıdır. Benim fikrim, isteyen katılır, isteyen katılmaz hatta beğenmiyorsan defol, git” Hemen hemen bu şekilde özetlenebilecek bir şablon üzerine artık hangi konuları yerleştirirseniz yerleştirin, çelişkisiz bir konuşma ortaya koyabilirsiniz. Görünürlüğün otoritesi sizi alıp bambaşka bir yere taşıyacaktır zaten!