Konut Krizi ve #Barınamıyoruz Hareketi

Konut Krizi ve #Barınamıyoruz Hareketi

Gençlerimiz, geleceğimiz dediğimiz gençlerimiz #barınamıyoruz diyorlar. Anayasal haklarından mahrum bırakılıp parklarda dahi yatmalarına izin verilmiyor. Peki kim suçlu?

Gençlerimiz, geleceğimiz dediğimiz gençlerimiz #barınamıyoruz diyorlar.

Bu yıl 815 bin 365 öğrenci üniversiteye yerleşti. Bu sayı sadece bu yıla ait. Bir de üniversitede okuyanlar var. Yani milyonlarca genç. Barınamıyorlar. Çünkü kiralar ödenebilecek düzeyde değil. Gelir durumu iyi diyebileceğimiz aileler bile ev bulmakta zorlanıyorken bir de öğrencileri düşünün.

Devletten 650 TL burs ya da kredi alıyorlar. Aileleri de iyi kötü para yollasa aylık 1000 TL diyelim. Barınmak imkansız. Bu gençler kendilerine mi baksın, ev ihtiyacını mı karşılasın, okula mı gitsinler. bir de ailesinden para almayan, devletten burs alamayan gençleri düşünün. Onların durumu daha vahim.

Peki Devlet ne yapıyor?

Ben size söyleyeyim; Devletin gözünde Anayasa da Temel barınma hakkına sahip olan gençlere devlet tarafından müdahale ediliyor ve mağdur edebiyatı yapıyorlar. Devlet MAĞDURMUŞ.

Ev yok, yurt da yok. Türkiye’de özel ve vakıf yurtlarının toplam adedi 4 bin 500. Bu sayı, pandemiden evvel 6 binmiş ama ekonomik sebeplerle yurtların yaklaşık yüzde 25’i kapanmış. Bakanlık veri paylaşmadığından ötürü kapanan bu yurtların kaçının özel kaçının vakıf yurdu olduğu bilinmiyor. Toplam 793 devlet yurdu var ve toplam kapasitesi de 793 bin. Özel ve vakıf yurtlarının adedi da 50 ile 3 bin arasında ve kontenjanların yüzde 80’i dolu.

Devlet yurtları da gözünüzde şaşalı bir yer olarak kazınmasın. Devlet yurdu diye gittiğiniz yerlerde 5 dakika duramazsınız. Pislik yuvası, girdiğiniz gibi çıkmak zorunda kalırsınız. Pislik içindeki şartlarda yaşayamamak şımarıklık değildir. İnsan onuruna yakışır şartlarda yaşam sürdürmek asli bir insan hakkıdır.

Özel yurtlar deseniz; geçenlerde bir fotoğraf yayıldı sosyal medyada; sadece bir yatak ve bir dolabın bulunduğu, yatağın yanı sıra fakat bir insanın ayakta duracak kadar yerinin bulunduğu ince, uzun camsız iç karartıcı bir oda. Bu özel yurt odası 900 lira. En kötüsü yani. Cumhurbaşkanı Erdoğan dedi ya; “biz geldiğimizde KYK bursu 45 liracıktı, şimdi 650 lira” diye. Yahu, siz geldiğinizde de kiralar 250 liracıktı, şimdi 5 bin lira.

“Barınamıyoruz Hareketi” başladı bir süredir. Üniversiteli gençler sokaklarda kalıyorlar, banklarda uyuyup parklarda sabahlıyorlar. Seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Çevreden insanlar çay çorba veriyor. “Türkiye genelindeki yüzde 70 ile yüzde 290 arasında değişen kira artışları sebebiyle evsiz kaldık. Patronlara teşvik, şirketlere vergi affı yerine; burs miktarının ve yurt kapasitelerinin arttırılması, kira fiyatlarının denetlenmesi ve öğrenci evlerine parasal destek sağlanması ile bu bozukluğun büyük oranda çözüleceğini biliyoruz” şeklinde basın açıklamaları yapıyorlar. Esasında hükümeti çözüme yönlendiriyorlar. Peki, hükümet ne yapıyor? Polisleri bu öğrencilerin üstüne salıyorlar. Öğrencilerin verdikleri cevap ise; “Bizi buradan gönderseniz dahi diğer yere gideceğiz; zira gidecek yerimiz yok”. Daha trajik ne olabilir?

Sadece Türkiye değil tüm Dünyada sorun aynı

Konut fiyatlarında yıllardır süren artış pandemiyle beraber gelecek nesilleri de etkileyecek noktaya vardı.

Pandemiyle beraber düşük faiz oranlarını, inşaatlardaki yavaşlama, aile harcamalarındaki değişimler ve daha az sayıda evin satışa sunulması küresel konut piyasasını son 18 ayda yeni rekorlara taşıdı. Bu, sahip olunan sahipler amacıyla bir nimet olsa da, kiracılar ve potansiyel alıcılar amacıyla felaket demek.

Pandemiyle birlikte düşük faiz oranlarını, inşaatlardaki yavaşlama, aile harcamalarındaki değişimler ve daha az sayıda evin satışa sunulması küresel konut piyasasını son 18 ayda yeni rekorlara taşıdı. Bu, ev sahipleri için bir nimet olsa da, kiracılar ve potansiyel alıcılar hedefiyle felaket demek.

Almanya’nın başkenti Berlin’in belediye başkanı Michael Mueller, ”Toplumun birtakım kesimlerinin daire alacak parası olmadığı için şehrin birtakım bölümlerinden dışlandığına şahit oluyoruz” dedi ve ekledi: ”Londra’da, Paris’te, Roma’da ve şimdi ne yazık ki giderek çoğalan bir şekilde Berlin’de de hal böyle.”

Ortaya çıkan bu dışlanma, çok süratli bir şekilde konut sorununu siyasette öngörülemeyen yankıları olabilecek yeni bir fay hattı haline getiriyor.

Politikacılar çözüm üretemiyor

Politikacılar, kiralara getirilecek üst limitlerden ev sahiplerine yapılan özel vergilere, özel mülkiyeti kamulaştırmaya ya da boş ofisleri konuta dönüştürmeye kadar her türlü fikri tartışmaya ve uygulamaya başladı. Fakat şimdilik hiçbir yerde basit ya da sürdürülebilir bir çözüm bulunamadı.

Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in’in partisi, Mayıs 2017’de vazifeye başlamasından bu yana Seul’de daire fiyatlarındaki yüzde 90’lık bir artışla baş edemedi. Bunun üstüne iktidar partisi bu sene düzenlenen belediye başkanlığı seçimlerinde hezimete uğradı. Ülkenin en büyük iki şehrindeki sandıklardan da muhalefet adayları çıktı.

Çin de bu sene emlak sektörü üzerindeki kısıtlamaları arttırmaya çalışan ülkelerden. Hükümet ev fiyatlarını düşürmek amacıyla emlak vergisi getiriyor. Çin’in ABD’deki Silikon Vadisi’ne yanıt olarak kurduğu teknoloji bölgesi Şenzen’deki bir dairenin fiyatı, temmuz ayı itibariyle sakinlerin ortalama maaşının 43,5 katına eşitti. Bu hal ‘orta refah’ söylemini kullanan başkan Şi Cinping’in siyaset yönelimlerine ters vaziyette.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau, tekrardan seçilmesi durumunda konut fiyatlarındaki artışı önlemek amacıyla yabancı alıcılara iki sene ev satın almayı yasaklama sözü verdi.

Bir sonraki kriz kapıda

Borçlanma maliyetlerinin de artmaya başlaması halinde sahip olunan konut borçlarının bir ileri ekonomik krizin tohumlarını ekmesi olasılığı yüksek ihtimal. Bloomberg’den Niraj Shah, emlak balonu tehdidi altındaki ülkelerin bir gösterge tablosunu derledi. Shah, risk göstergelerinin 2008 mali krizinden bu yana görülmemiş bir yoğunlukta uyarılar verdiğini söyledi.

Barınma konusu ile ilgili kaos hakim olmuş durumda. Sol ya da sağ fark etmeksizin tüm iktidarlar şu an konut krizi ile ilgili neler yapabileceğini kara kara düşünüyor. Bu krizin siyasal ve ekonomik anlamda neler getireceğini konusu ile ilgili yorumların birçoğu ise olumsuz.

Tüm bu başımıza gelenler, işsizlik, aşsızlık, evsizlik, hepsi; 20 yıllık rezil bir yönetimin neticesidir. Çözüm belli; birleşeceğiz ve gücünü kötüye kullanarak tüm ülkeyi, hepimizi istismar eden bu yöneticileri oylarımızla göndereceğiz. Tüm bu sorunları çözecek politikaları da derhal devreye sokup işletmemiz lazım.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Sansür Dergi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 1
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Sansür Dergi Genel Yayın Yönetmeni - Kendi halinde Ekonomist

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir