Geçtiğimiz sene Avrupa’nın yapı taşlarından biri olan Fransa, büyük bir kaosla burun buruna geldi. Tarihi devrimler üzerine kurulu olan ülkede halk yeniden öfkeli bir şekilde sokaklara aktı. Fransa’yı derinden sarsan bu hareket insanların kalbindeki devrim ateşini yeniden alevlendirdi.
Sarı Yelekliler, ismini sürücülerin acil durumlarda görünür olabilmesi için giydiği giysiden almaktaydı. Ve bu yeleği her kesimden insanın arabasında bulundurması Fransa kanunları gereği zorunluydu. Ancak bu yelekler ayrıca açık bir sembolizm de taşımaktaydı. Sarı ve fosforlu yelekten çok daha fazlasıydı. Alt kesimlerin öfkesini yansıtan büyük bir eylemin ifade biçimiydi. Halk, Macron’un iktidara gelmesinden itibaren politikalarından memnun değildi. Ülke genelinde istifasına yönelik bir istek vardı.
Sarı Yelek Hareketi, Fransa Hükümeti’nin çevre politikaları kapsamında benzine getirmeyi planladığı ek vergi kararı sonrasında patlak vermişti. Ancak bu eylemsel hareket daha sonra Fransızların tüm şikayetlerini dile getirebilecekleri bir araca dönüştü. Ülkenin bir kısmı tarafından uzun bir süredir dışlanmışlık hissediliyordu. Bu duygunun dışarıya yansıması nu şekilde meydana geldi.
Sonuç olarak, bu olayda en önemli aktörler Macron yani Hükümet ve halkın ta kendisiydi. Halkın isteği daha eşit, daha özgür ve daha demokratik bir Fransa’da yaşamaktı. Hükümetin ise isteği statükoyu korumaktı. Hükümet bu olayları çözmek değil, bastırmak istiyordu. Bu nedenle halk ile onu yöneten devlet arasında bir çıkar çatışması vardı.
1 Aralık’ta üçüncü kez halk sokağa dökülerek söz sahibinin kendileri olduğunu gösterdiler. Kendi özgürlükleri ve haklı davaları için direndiklerini düşünüyorlardı. Ülke kaosa doğru yuvarlanırken iktidar kontrolü sağlayamadı. Bir lidere sahip olmayan ve herhangi bir parti veya sendikaya üye olmayan bu hareketle nasıl müzakere edeceğini bilmiyordu. Fakat büyüyen isyan ateşiyle birlikte hükümet, muhatap alması gereken kurumun doğrudan halk olduğunu anladı. Fransa Başbakanı Edouard Philippe bir açıklama yaptı ve halkın öfkesini gördüğünü söyledi. Açıklamasıyla birlikte ek vergi kararını altı aylık bir süre boyunca askıya aldığının haberini verdi. Bu karar bazı Sarı Yelekli protestocuları tatmin etse de daha radikal olanlar bu açıklamadan etkilenmedi. Altı ay sonra her şeyin tekrar eskisi gibi olacağını düşünüyorlardı ve bu işe köklü bir çözüm getirmek istiyorlardı.
Hükümetin halkı sakinleştirmek için yaptığı hamle amacına tam manasıyla ulaşmadı ve halk daha çok hareketlendi. Bu hareket pekçok kesimden insanı bir araya getirmiş durumdaydı. İşçi, kamyon şöforü, öğretmen, öğrenci, engelli, işsiz… Bu gücün kaynağı bu çeşitlilikten geliyordu.
Sarı Yelekliler, vergilerin azaltılmasını, asgari ücretin artırılmasını ve yaşam standartlarının yükseltilmesini istiyorlardı. Euronews’e röportaj veren bir Sarı Yelekli şu ifadeleri kullanıyor: “ Sarı Yelekliler halkı temsil ediyor. Ve eminim bir siyasi parti kuracaklardır. Halkın artık duyulması gerekiyor. Teknokratlar halkı anlayamıyor. Artık sıkıldık. Şimdi ihtiyacımız olan bize benzeyen temsilcilerimizin olmasıdır.” Bu sözlerden de anlaşılıyor ki akaryakıt tepkisiyle başlayan gösterinin arkasında çok köklü bir tepki var. Halk bir iktidar değişikliği isteyecek kadar kızgın durumdaydı. Yani ekonomik bir kriz, siyasi bir krize dönüşmüştü.
Macron daha sonra, uzun süredir sessiz kalma kararlılığını bozdu ve özür dileyerek aldığı vergi kararını iptal etti. Fakat bu açıklama için artık geç kalmıştı ve halka bu karar yetmedi. Çünkü artık Sarı Yelekliler’in ortak kararıyla hazırlanmış 42 maddelik bir istek listesi vardı. Birçok alanda devletin halka sahip çıkmasını istiyorlardı. Bu istekler arasında en göze çarpanlardan biri ülkeyi sıfır evsiz olacak şekilde yeniden düzenlemekti. Sarı Yelekliler, evsizlere sahip çıkılsın istiyordu. Diğer bir istek ise sosyal hakların tekrar eski refah seviyesine yükseltilmesiydi. Ayrıca eğitimle ilgili de özel istekleri vardı. Bir diğer konu küçük esnaf ile ilgiliydi. Küçük esnafın korunmasını istiyorlardı. Her yerde Avm olmasından şikâyet duyuyorlardı. Listenin en önemli maddelerinden biri ise vergiler ile ilgili olan maddeydi. Bu isteğe göre; büyükler büyük, küçükler küçük vergi vermeliydi. Ayrıca Fransız Sanayisi’nin korunmasını istiyorlardı. Üretim yurtiçinde kalsın ve dışarından gelen kaynakların azaltılmasını istiyorlardı.
Artan isteklerle birlikte Macron çözüm yolunu ülkeyi reforma sokmakta buldu. Ve ülkeyi reforma edeceğinin sözünü verdi. Bu sözün amacı halkın dinamiğinin dengesini elinde tutmaya çalışmaktı. Halk ise bu reformun, halk çıkarına olmasını istiyordu.