Gazetecilik Ayaklar Altında

Gazetecilik Ayaklar Altında

"Dünyanın hiç bir yerinde hiç bir dönem gazetecilik bu kadar net ayaklar altına alınmamıştır"

Yukarıdaki fotoğraf 27 Haziran 2021’de İstanbul’da çekildi. Ayaklar altında görülen, polis dizini boğazına biraz daha bastırsa ABD’de George Floyd gibi öldürülecek insan Bülent Kılıç, Fransız AFP haber ajansının dünyaca bilinen foto muhabiri.

Kılıç, Time Dergisi, Guardian gazetesi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından senenin foto muhabiri mükafatı almış, dünyanın en mühim gazetecilik mükafatı Pulitzer’e aday gösterilmiş. Neden orada? Çünkü dünyanın pek çok yerinde bayram havasında kutlanan ama Türkiye’de nerdeyse devlete karşı işlenen suç kategorisinde görülüp yasaklanan LGBTİ+ “Onur Yürüyüşünü” fotoğraflamaya çalışıyor. Neden ayaklar altında? CHP’li Özgür Özel’in “Zorbalık” demesine yanıt veren İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy’a göre “polise direndiği” için.

Sizce Bülent Kılıç’ın maruz kaldığı bu muameleden hangi gazeteciler bahsetti ve bahsedecek? Biz SANSÜR Dergi olarak yola çıktığımızdan beri hiç susmamayı kendimize motto edindik. Haksızlığa karşı, bu muameleye karşı her zaman başımız dik duracak.

2007: Gazeteciliğin bittiği yıl

Hep vardı ayaklar altında ve eller üzerinde tutulan gazeteciler. Fark, el üzerinde tutulanların da ayaklar altına alınanların da daha az sayıda olmaları, bu durumun günümüz Türkiye’de bulunduğu gibi sistemik bir hal almamasıydı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın on dokuz senesini bitirmekte olan iktidarında, medya, 2007’den itibaren sistematik bir şekilde baskılanmaya başladı. Bunun halkın vergileriyle meydana gelen kamu kaynaklarını yalnızca uyduları durumuna gelen medya kuruluşlarına aktarıp diğerlerini mali baskı altına alma olayı da var.

Ayaklar altındakilerin durumu belli. Sadece Bülent Kılıç gibi fiziki saldırıya uğrayanlar değil. Yazdıkları ve söyledikleri “terör suçu” sayılarak hapsedilenler, Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesinde dünyanın en alt sıralarına itti. Yüzlerce hatta binlerce gazeteci işten atıldı, bunlardan bazıları, Hürriyet’de gördüğümüz gibi meşru hakları gasp edilerek, tazminatsız atıldı. Kimi bu baskı ortamını bundan sonra gazetecilik onuruna yediremeyerek işlerinden ayrıldı; mesleklerini yapabilmek amacıyla işlerini bıraktı. Belki sıkıntılar içerisinde ama başlarını dik tutuyor, vicdan rahatlığıyla uyuyabiliyorlar.

Şu da bir gerçek ki, Sedat Peker videolarından itibaren, el üstündekilerin rahat uyuduklarını söylemek olası değil. Ama daha Peker konuşmaya başlamadan evvelce Perşembenin geleceğini Çarşambadan yazanlarımız vardı. Murat Yetkinin yazısını şuraya bırakıyorum.

Havuz medyasındaki gazeteciler Albayrak Kasım 2020’de istifa ettiğine haberi girmemişlerdi. Onlar yerli ve milli otomobil TOGG’a yağ yaktılar. Kanal İstanbul’un faziletlerini anlattılar. Mısır’la (MİT sayesinde) barışmayı alkışlarken, Erdoğan’ın Müslüman Kardeşlerin Rabia dolduruşuyla Doğu Akdeniz’de hem Mısır hem İsrail’le bozuşmasını gizlemeye çalıştılar. Kimileri, bir vakitler aynı güce sürtünme güdüsüyle Fethullah Gülen’e yanaştıklarını gizlemeye, affettirmeye uğraştılar. İlham Aliyev’in bile dalgasını geçtiği Erdoğan müteahhitleriyle nasıl tenis partneri ya da nasıl umre refiki olduklarıyla övündüler. Şimdi Türkiye’nin başına büyük bela olacak Afganistan macerasını övüyorlarsa, orada kendilerinin, ya da yanaştıkları, eş güdümlü oldukları iş çevrelerinin çıkarlarını arayın. İşte Suriye patlamaya başladı bile. Afganistan’a şuandan girmeye başladılar ve nasıl girdiklerinin kayıtları da çıkacak bir gün elbette. Sedat Peker değilse de bir gün devreye girecek işini yapmaya çalışan savcılar ve gazeteciler sayesinde.

Zengin ve Fakir Gazeteciler

Zenginlerle fakirler arasındaki fark açılırken onlar “gazeteci varlıklı yaşamı yaşıyorsa ya gazeteciliği ya serveti ya da her ikisi de sorunludur” ilkesini boş verip tatlı hayatlarını sosyal medyada paylaştılar. Tepesine getirildikleri haber merkezlerinde insanlar üç kuruşa çalıştırılıp halkları gasp edilirken onlar mide bulandırıcı bir ne oldum kompleksi ve görgüsüzlük içerisinde sanat ve spor faaliyetlerini, tatillerini, yedikleri yemekleri, işte hangi bakanla, iş insanıyla güya kanka olduklarını sergilediler. AK Partinin medya oyuncağını başkalarının elinden kaparken kırıp bundan sonra kimsenin işine yaramayacak duruma getirmesinin paraziter ürünleridir. Birer birer patlıyorlar. ve Patlamaya devam edecekler.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Sansür Dergi Genel Yayın Yönetmeni - Kendi halinde Ekonomist

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir