Türkiye siyasal hayatına 2001 senesinde katılan AK Parti, 20 yaşına girdi. 2002 senesinde girdiği ilk genel seçimlerde tek başına iktidar olan parti bu vakte dek bütün seçimlerde sandıktan birinci parti olarak çıktı. Son 5 senedir ise MHP ile kurduğu Cumhur İttifakı bünyesinde lider parti olan AK Parti’de çok önemli bir sorun var. Erdoğan’sız bir AK Parti mümkün mü?
“Erdoğan’dan sonra AK Parti ne olur? sorusu size uygun gelmeyebilir ama iki sebepten ötürü Türkiye’ye dışarıdan gözlemleyen politika ve ekonomi çevreleri merak eder oldu.
Bu iki sebepten birisi, AK Parti ve Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin oy kaybının sürekli artması. Tıpkı bizler gibi yabancı gözlemciler ve yatırımcılar da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın erken seçime gidip gitmeyeceğini merak ediyor. Merak edilen konular arasında yalnızca erken seçim yok. Seçim planlandığı gibi 2023 Haziran ayında olacaksa, Erdoğan’ın kaybetme şansına karşı Anayasa’daki savaş durumu hükmü uyarınca seçimi bir sene erteleyip vakit kazanma olasılığı dahi merak ediliyor. Bir merak hususu da 2019’da İstanbul belediye seçiminde gördüğünüz üzere, ola ki seçimi az farkla kaybederse iktidarı bırakmamak amacıyla her yolu deneyip denemeyeceği.
İkinci neden ise, ön görü edilebileceği gibi son vakitlerde Cumhurbaşkanının sağlığı üstüne çıkartılan söylentiler ve oluşturulan spekülasyonun artması.
Erdoğan’ın alternatifi var mı?
Diğer soruların yanı sıra Erdoğan’ın AK Partinin başından ayrılması durumunda liderlik koltuğuna kimin oturacağı, Erdoğan’dan sonra partinin geleceğinin ne olacağı soruları aslında hafif kalıyor.
Anlam vermekte zorlandığım konu, erken seçim olup olmayacağı değil, o bizleri de meşgul ediyor. Anlam veremediğim dış gözlemci ve yatırımcıların ciddi ciddi “Erdoğan’dan sonra AK Parti” üstüne baş yorması.
AK Parti’de bir muhalif kanat çıksa ve konuşmaya başlasa tezleri doğrulandığı zaman çok mutlu olacaklar. Erdoğan’ın böylelikle içeriden aldığı tehditle, koltuğunu kaybetmese bile daha dış dünyayla barışık bir çizgi izlemeye zorlanacağını zannediyorlar.
Partinin genetiği bozuldu
AK Parti yönünden ilk dönemlerde işlerin gayet iyi gittiğini söylesek de parti içindeki en mühim dönüşüm, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014 senesinde Cumhurbaşkanı seçilip parti genel başkanlığını bırakmasıyla yaşandı.
Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığı’nı bırakıp Cumhurbaşkanlığı’na gitmesiyle beraber AK Parti’nin temel büyük dönüşümü başladı ve tabiri caizse genetiği bozuldu. Orada yaşanan bozukluğu proses ortamında bir daha çözemedi. O bozulma ardından da arka arkaya zincirleme tepkiler doğurdu. 2016’daki OHAL ilanından başlayarak AK Parti aşırı sağa kayma eğilimini pekiştirmiş oldu. Neoliberal bir parti olarak kurulup aşırı sağda milliyetçi-muhafazakâr bir parti durumunda siyasi hayatını devam ettiren bir harekete dönüştü. Böyle bir evrilme Türkiye siyasal tarihinde benim bildiğim hiç olmadı.
Erdoğan sonrası AK Parti soru işaretleriyle dolu
Türkiye siyasal hayatında kesintisiz en uzun vakit iktidar olma rekoru kıran AK Parti’de başkanlık sistemine geçişin sonrasında kopuşlar yaşanmaya başladı. Partide mühim görevler üstlenmiş olan Ali Babacan öncülüğünde DEVA Partisi, Ahmet Davutoğlu öncülüğünde ise Gelecek Partisi kuruldu. Son tercihleri MHP desteği ile kazanan ve 2023 tercihlerine de Cumhur İttifakı ile gitmesi beklenilen AK Parti’nin siyasal geleceği de merak konusu. AK Parti önder odaklı ve önderin karizmasının çevresinde toplanan insanlardan ve oylardan istifade eden bir parti görünümünde. AK Parti’nin Erdoğan sonrasında yoluna devam edip edemeyeceği bence büyük bir soru işareti. Sayın Erdoğan, AK Parti genel başkanlığını bırakıp cumhurbaşkanlığına giderken AK Parti o vakti krizsiz atlatabilseydi Erdoğan yine geri dönmek halinde kalmasaydı ya da bunu istemeseydi belki AK Parti de Amerika’daki Cumhuriyetçi Parti gibi bir parti olabilirdi. Kalıcı bir sağ parti olabilirdi. Ama tıpkı bundan önceki sağ partiler gibi AK Parti de önder odaklı ve önderin karizmasına yaslanan bir parti konumunda.
Bir de Erdoğan rakip olanlar mevzusu var. Sözü geçen isimler Erdoğan ile ters düştükten sonra ya siyasetten siliniyor ya Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi dışlanıyor ya da gidip kendine diğer bir siyasi yol seçiyor. Abdüllatif Şener, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan örnekleri ortada. Hulusi Akar, Süleyman Soylu gibi isimlerin yıldızının yükseldiği doğru. Binali Yıldırım ve Numan Kurtulmuş gibi iki etkili isim de var. Ama Erdoğan’a seçenek olmaları ya da Erdoğan’ın AK Parti liderliğinden ayrılması halinde partiyi günümüz durumuyla bir arada tutabileceklerine dair hiçbir işaret yok.
AK Parti, Türkiye koşullarında bir siyasi parti olarak rüştünü kanıt etme şansını büyük ölçüde 2014’ta yitirdi. Gül’ün cumhurbaşkanlığı süresinin bitiminden sonra Erdoğan’ın onun önünü kesmek amacıyla Davutoğlu’nu, sonra Davutoğlu’nun önünü kesmek amacıyla Yıldırım’ı öne sürmesi ile AK Parti lider kültünün hâkim bulunduğu bir siyasi harekete dönüştü. Daha sonra Bahçeli’nin işbirliğiyle Başbakanlık makamının da kaldırılmasıyla hem parti hem devletin başına geçti.
AK Parti günümüz görünümüyle liderinin başından gitmesinden sonra yola aynen devam edebilecek bir siyasi parti olmaktan çok, liderin baştan ayrılması halinde yıldızı sönmeye başlayacak bir siyasi hareket görünümünde. Turgut Özal’dan sonra Anavatan Partisi ya da Bülent Ecevit’ten sonra DSP örnekleri verilebilir.
Sözün özü; Erdoğan’ın başından ayrılması halinde AK Parti’nin başına diğer kim gelirse gelsin yıldızının sönmesi kaçınılmaz görünüyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Sansür Dergi’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.