BOŞLUĞA YÜRÜYEN BİR GENÇLİK HAYAL ET!

BOŞLUĞA YÜRÜYEN BİR GENÇLİK HAYAL ET!

Şimdiler de çoğu gencin hayali aynı, emekli olmak. Evet yanlış okumadınız çoğumuzun hayali bir an evvel emekli olmak.

Şimdiler de çoğu gencin hayali aynı, emekli olmak. Evet yanlış okumadınız çoğumuzun hayali bir an evvel emekli olmak. Bir milletin gençliğinin ne durumlara düşürüldüğüne bakın. Çalışıp, emek harcayıp, vatana millete hizmet etmek gibi gurur duyulacak ve onca onur verici şey varken, çoğunun seçimi emekli olmayı hayal etmek. Ne kadar da  iç acıtan bir mevzu .Peki biz bu hale nasıl geldik, bu yaşananlar gençlerin sorunumu işte burada önümüze kocaman bir hayır geliyor. Gençleri bu düşünceye sürükleyen yanlış izlenen yöntemler ve tasarımında hata olan artı olarak da  yanlış yönetilen her bireyi bir demir yığını, makinaya dönüştürmeye çalışan bir sistem.

Öyle berbat bir şey ki bu gence hayal kurma imkanı daha vermiyor oysa dünyanın çoğu ülkesinde yaşıtları hayalleri peşinden koşarken bizimkiler  sistemin sonsuz hedefleri peşinde koşuşturuyor , sistemi inkar edip kurtulmak isteyenler yok mu elbette  var ama onlarında önüne de sistem bu sefer maddiyat olarak çıkıveriyor ve ister istemez gerek ihtiyaçlardan gerekse sosyal baskıdan dolayı tek seçeneği olan genci sistem bir karadelik gibi yutuyor . Ondan sisteme aykırı olmayan ve genellik kazanmış bir yol çiziyor ilk önce sınav için iyi bir puanı şart koyuyor, daha sonra iyi bir liseye girmeni istiyor, bitmiyor istekleri ve de sana iyi bir üniversite de iyi bir bölümü şart koşuyor, tamam artık kurtuldum derken sistem karanlıktan kafasını çıkarıp adeta oyun yeni başlıyor dercesine artık yorgun ve bitik bir durumda olan gence göz kırpıyor. Daha sonraların da genç iyi biri para için iyi bir iş peşinde koşuyor şanslı olanlar okudukları ile ilgili işlere giriyor, şansız olanlar için o dakika gözlerine oyun bitti perdesi iniyor zaten. İşlerin de çalışanlara ne mi oluyor çoğu daha çok para için koşuşturuyor, birbirlerini satıyor, dostluklarını harcıyorlar. İşleri bu duruma kadar sürükleyenler için kurtulmak kolayda olmuyor tabi. Sistem sıkılmış olan ve kurtulmak isteyenlere bu seferde maneviyat yönüyle yaklaşıyor sistemi kölesi ettiği şahsı ailesi için çalışması gerektiği gerçeği ile yüzleştiriyor. Bu durumda şahıs sistemin içinde daha da kayboluyor devamında zaten hayatının çoğunu geçirmiş ve hiçbir şey hissetmemiş bir birey ortaya çıkıyor. Peki bunca anlatılanın farkında olan genç ne mi yapıyor ya bu dönemi kolay atlatabilmek için yaşamının son anları olan emekliliği hayal edip, dayanacak güç arayıp yıllarının sisteme satıyor ya da bu yola hiç girmemeyi tercih ediyor ve de intihar ediyor. Şimdi ise akıllarda tek soru bu durumdan nasıl kurtulacağız.

Çözüm aslında köklü ve zor.

Evet bu sorunun çözümü köklü ve zor ama imkânsız değil. Öncelikle şunun farkına varalım, Türk genci, özü itibari ile geri zekâlı değildir. Bunu şöyle kanıtlayabiliriz, böyle bir işleyiş içerisinde bile bu ülke evlatları aralarından İlber Ortaylıları, Orhan Pamukları, Aziz Sancarları, Ahmet Üzümcüleri dünya kamuoyuna ulaştırabiliyorlarsa o milletin evlatlarının geri zekâlı olduğunu savunmak deli saçmasının ötesine geçebilecek bir durum değildir, ama şunu kesinlikle söyleyebilirsiniz sistem yüzünden bu milletin evlatları yüzde yüzünü kullanamıyorlar. Şöyle bir bakın, bir buçuk milyon Türk göçmenden dünyaca ünlü futbolcular çıkaran Almanya ya, Daha iyi bir sistemde daha rahat şartlar sunma hedefi ile yüzlerce zeki insanımızı yurduna kabul eden Amerika ya. Ya da daha huzurlu bir yaşam için Danimarka ya Norveç’e kaçan onca insanımıza. Artık buna bir son gelmeli. Ülkemizi bu devletler statüsüne çekebilecek her şeye sahibiz. İşe ilk olarak ailelerden başlamamız lazım. Aile kurumunun oluşması için yeni normlar ve düzenlemeler getirmek gerek. Bir insanın hayatında aldığı en önemli kararlardan biride evlenmekti. Bu çok büyük bir karardır ve bu kadar büyük bir kararın bu kadar basit halde uygulamaya geçirilmemesi gerekir.

Şahısların kendilerinden emin olmalarını sağlamak önceliğimiz olmalıdır. Çünkü geleceği oluşturacak olan gençlerin dağınık aile hayatı tarzındansa birbirine bağlı bir aile hayatı içinde büyümeleri esastır. Aileler ile ilgili bu tarz toplumsal bütünleştirmeyi artıracak yaptırımlar bittikten sonra sıra kadınlarımıza gelmelidir. Burada bir pozitif ayrımcılık yapmak zorundayız çünkü ailede eğitim ilk anne ile başlar.  Bu nedenle öncelikle aile hayatına vakıf valideler yetiştirilme mevzusunun üzerinde durulup, çeşitli eğitimler verilmelidir.  Benzerleri ise daha sonraki dönemlerde babalar içinde uygulanmalıdır. Toplumun en küçük yapı birimi olan aileyi hallettiğimize göre sıra eğitim sistemimize gelmeli. Doğa ve formel bilimlerin yanında insan bilimlerinin değeri artırılmalı ve de lise hayatı boyunca insan bilimlerinin çoğunun zorunlu ders haline gelmesi sağlanmalıdır. Bu bilimlerin yanında yetenek araştırılmaları için müzik, drama, beden eğitimi gibi derslerin saatleri artırılmalı yetişen ve yetişecek olan nesille, geleceği ile ilgili özgür bir düşünme fırsatı verilmelidir. Özellikle felsefe, sosyoloji gibi bilimlerin derslerinde amaç iyi not ortalamaları yakalamak değil düşünmeyi ve dinlemeyi şahsa kazandırmak olmalıdır. Çünkü düşünmeyen insanın ne kadar eğitim alırsa alsın eski sistemdeki köleden farkı kalmayacaktır. Bunlar dışında tarih eğitimi ve kültür eğitimi çocuk yaşlardan başlamalı ve çocuk yaşadığı milletin değerlerini anlamalıdır.

Çünkü geçmişini iyi anlayamayan insan bugününü ve de geleceğini inşa edemez. temel olarak eğitimle ilgili reformlar gerçekleştirildiği takdirde ülkedeki çoğu bozukluğun giderildiğini ve de halk arasında ki memnuniyetin artacağını fark edeceksiniz , bunlardan sonra sıra ülkedeki gelir adaletsizliğinin çözümüne gelecektir bunun ise asıl çözümü adil bir vergi uygulamasının getirilmesidir bunun denetimi ve işleyiş kontrolü yalnızca ama yalnızca devletin tekelinde olmalıdır .devlet dışın da bu görevi üstlenmeye kalkanların önü ve arkası devlet tarafından kesilmelidir .devlet vatandaşına dost olduğunu hissettirmelidir. Bu reformları yapmak ciddi, zahmetli ve her baba yiğidin altından kalkacağı bir sorumluluk değildir bunu bilmemiz lazım, belki o kadar uzun bir süreç olabilir ki bu birkaç nesil kayıp büyüyebilir ama şunu da unutmamak lazım bazen kangren olan bir parmak yüzünden kolunuzdan olmak varken, elinizi kesip kurtulabilirsiniz.

Asıl soru elinizi kesebilecek cesaretinizin olup olmamasıdır ama inanıyorum ki Türk halkında ve gencinde bu sorumluluk duygusu vardır. Son olarak şunu da hatırlatmak isterim devlet kutsal değildir asıl olan ve kutsal olan insanlardır, insanlar devlet için var olmaz devlet insanlar için var olmak zorundadır. O yüzden zihninizde ki mavi okyanusların binlerce ton petrol gibi geçmiş dönemlere ait zihniyetlerin fikirleri ile kirlenmesine izin vermeyin.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 1
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Dergimize ara ara uğrayıp çıkan Ya da dergimizin müptelası olup isminin görünmesini istemeyen yazarlarımızın yazıları Konuk Yazar kısmında yer almaktadır.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir