Bencillik, insanın kendisi dışındaki insanları hatta diğer bütün canlıları dikkate almadan ya da önemsemeden yalnız kendi istek ve ihtiyaçlarını dikkate alarak hareket etmesi olarak tanımlanabilir. Bencil bir karaktere sahip insan, kendi çıkarlarını daima başkalarının çıkarlarından üstün tutar, insanlar ile yalnızca menfaat ilişkileri kurar. Çevremizde bu tür davranışlar sergileyen insanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Bencilliğin doğuştan gelen bir özellik mi yoksa sonradan edinilen bir davranış şekli mi olduğunu bu yazımızda ele almaya çalışacağız.
Bencillik Genlerimizden gelen bir miras
Richard Dawkins “Gen Bencildir” isimli eserinde, bencilliğin genlerimizden bize miras kalan bir davranış olduğunu savunur. Bu savı doğrulamak veya yanlış olduğunu iddia etmek için yakın insan tarihine yani Homo Sapiens döneminden günümüze uzanan insanın 200 bin yıllık tarihine göz atmamız gerekir. Ünlü İngiliz biyolog ve doğa tarihçisi Charles Darwin’in 19. Yüzyılda ortaya attığı “Doğal Seçilim Yoluyla Evrim Kuramı“ günümüzde yürütülen genetik araştırmalar ve bulunan fosil izlerinin ışığında bilim otoritesi tarafından kabul görülmeye devam etmektedir. Darwin bu teorisinde, güçlü olanın hayatta kaldığı ve genini bir sonraki kuşağa aktarma başarısını elde ettiği tezini savunur. İnsanların ilkel doğa şartlarında avcı-toplayıcı olduğu dönemleri incelediğimizde Darwin’in bu tezinin akla uygun olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Hâlihazırda modern gen çalışmaları da Darwin’in bu tezini doğrulamaktadır. Charles Darwin’in bu tezini referans alacak olursak, Richard Dawkins’in savunduğu görüş olan; bencilliğin genlerimizden gelen bir miras olduğu tezini de doğrulamak mümkün olacaktır. Avcı-toplayıcı bir hayat süren insanın hayatta kalabilmek için kendi dışındaki herkesi kullanması ve ilişkilerini çıkarlarına uygun şekilde düzenlemesi dönemin şartlarını ele aldığımızda çokta garipsenemeyecek bir durum olabilir.
Fakat tarım devrimi ile beraber avcı-toplayıcı insanların devri biterek, Neolitik Çağ ile birlikte yerini yerleşik yaşam tarzına bırakması, bencil insanın kolektif yaşamda nasıl yer edinebildiği sorusunu da beraberinde getirmektedir. Ama 200 bin yıllık yakın insan tarihinde insanların sadece 4 bin yıldır kolektif yaşam tarzını benimsemiş olmaları bizi, bencilliğin de mutasyonlara uğrayarak kendi evrimini gerçekleştirdiği sonucuna götürmektedir. Birlikte yaşam ve hareketin insana daha büyük avantajlar sağladığı ve türünün doğada besin zincirinin en tepesinde yer edinmesini de dikkate alırsak, kolektif yaşamında bir çıkar ilişkisine dayandığını tespit edebiliriz. Bu tespit bize bencilliğin evrimini de kanıtlar niteliktedir.
İnsanlar Bencillikten vazgeçmezler
Evet, insanoğlu bencil davranarak ilkel doğa şartlarında birtakım avantajlar elde etmiş ve evrim kanunlarının gereği güçlü olup genini sonraki nesillere aktarmayı başararak türünü devam ettirebilmiştir. Yabani hayvanları ve bitkileri evcilleştirip kendi çıkarı için kullanması, hayvanların yaşam alanlarını, doğayı yok edip kendine barınaklar ve tarım alanları kurması muhakkak türüne birçok avantaj ve fayda sağlamıştır. Lakin bu bencil davranışlar sonucu doğaya savaş açtığını ve kendi türünün de sonunu hazırladığını maalesef çok geç fark etmiştir. 21. Yüzyılda kurulan birçok hayvan hakları dernekleri ve Greenpeace gibi doğayı koruma dernekleri bu farkındalığın eyleme dönüştüğünü göstermektedir. Bu gibi derneklerin faaliyetleri sonucu çıkarılan çeşitli yasalar ile doğayı ve hayvanları korumaya yönelik birçok yasa çıkarılmış olsa da insanlar bencillikten asla vazgeçmediler. Öyle ya 200 bin yıllık bir alışkanlıktan vazgeçmek biranda beklenemezdi.
Diğer bütün canlı türlerini köleleştirdikten sonra kendi türü ile kitlesel savaşlar yapması bencilliğin geldiği son noktadır. Küresel boyutta ülkeler arası menfaat ve çıkar ilişkilerinde kendini gösteren bencillik, en ufak çıkar uyuşmazlıklarında ülkelerin birbirleri ile savaşmalarına ve milyonlarca canlının ölmesine sebep olacak kadar tehlikeli bir boyuta evrimleşmiştir. Yine kapitalizm gibi bencil sistemler sonucu dünya nüfusunun çok az bir kesimi refah içinde yaşarken büyük çoğunluğunun açlık ve sefaletle mücadele ettiği acı bir gerçektir. Dini öğretiler ve bu öğretilere dayalı ödül-ceza sistemleri de bencilliğin doğurduğu yıkımları engellemede yetersiz kalmıştır.
Tüm bu gelişmeler ışığında vardığımız sonuç, Richard Dawkins ‘in “ Gen Bencildir “ isimli eserinde öne sürdüğü bencillik-gen ilişkisini açık bir şekilde doğrulamaktadır. Diğer yandan bencilliğin insana sağladığı yararların göreceli olduğu ama getirdiği zararların tüm Dünyayı olumsuz etkilediği sonucuna, insanlık tarihinde yaşanan ve hâlâ yaşanmakta olan acı tecrübelerle şahit oluyoruz. Bencil insan kendi çıkarı için doğayı ve hayvanları önüne ne çıkarsa yok etmiştir. Şimdi ise kendi türünü yok etmektedir. Geçmişte de kendi türünü yok etmekten çekinmiyordu fakat hiçbir zaman bugün ki kadar kitlesel boyutlara ulaşmamıştı. Sırada kim var? Evrende yaşayan diğer canlı formları mı? Bekleyip göreceğiz.