Avrupa Süper Ligi ve Düşündürdükleri

Avrupa Süper Ligi ve Düşündürdükleri

Avrupa’nın 12 büyük kulübü Real Madrid başkanı Florentino Perez’in öncülüğünde kazan kaldırdı adeta. Avrupa Süper Ligi’ni kurma kararı deprem etkisi oluşturdu bütün spor camiasında. Peki 12 kulüp UEFA’dan ne istedi de alamadı? Tüm detaylar yazımızda.

18 Nisan gecesi, Real Madrid başkanı Florentino Perez, başta kendi kulübü olmak üzere Barcelona, Atletico Madrid, Manchester United, Manchester City, Chelsea, Liverpool, Arsenal, Tottenham, Inter, Milan ve Juventus’dan meydana gelen 12 kulüple birlikte Avrupa Süper Ligi’ni kurma kararını açıkladı. Haber futbol gündemine bomba gibi düştü ve Avrupa futbolu belki de tarihinin en uzun 2 gününe şahitlik etti.

Açıklamanın saati ve açıklanış biçimiyle futbol yönetimine bir darbe girişimi olarak nitelemek pek de hatalı sayılmaz. Açıklama’nın ardından 48 saatte ise başta UEFA ve FIFA olmak üzere futbolun bütün paydaşları ve hem de ülke liderleri husus üstüne açıklamalar yaptı. Söz konusu 12 kulüp dışındaki bütün paydaşlar, kurulması planlanan lige karşı net ve bir o kadar da sert bir tutum sergiledi. Bu duruş, kurucu ekibi şimdilik Avrupa Süper Ligi (ASL) projesini dondurma kararı almaya zorladı. Fakat bu durumun yalnızca bir erteleme olduğunu ön görü etmek güç değil.

Futbolun kapitalist sisteme ayak uydurması, hem de içselleştirmesi ardından meydana çıkan durum, yakın dönemde çoğu alanda altı çizilen bir husus… ASL girişimi, denebilir ki, kapitalist sarmalda futbolun kimyasına oluşturulan açık bir müdahale. Dolayısıyla girişiminin amacını, aslilerini ve boyutlarını akıllıca analiz etmek lazım. Zira böylece futbolun kapitalist serüvenine ışık tutmak mümkün.

Şimdilik savuşturulan bu tehlike geçmiş değil ve futbol, kapital bir virüs gibi evrimleşerek karşımıza tekrar çıkacak. Peki, “kapital futbol” ne ve onu nasıl yenebiliriz?

Kapitalist Futbol

Yamalı bir deri ile başlayan oyunun milyar dolarlık kapitalist bir sektöre dönüştürülmesi serüvenini, yüzlerce sayfalık kitaplar yazsak anlatamayabiliriz. Fakat Avrupa Süper Ligi projesinin serüvenini incelersek ufak bir özet çıkarabiliriz.

Bilindiği üzere, “kapital” sermaye demektir ve üç asli özelliği vardır; kısıtlıdır, taşınabilir (mobil) ve hassastır (kırılgan). Varlığı, kendini tekrardan üretmesine bağlıdır. Yani her üretim neticesinde bir “artı değer” meydana çıkmalı ve kapitalist artı değere el koyarak kapitalini genişletmelidir. Bu genişlemenin ise bir sınırı yoktur.

Futbol kapital, sektörü sıksık büyütmek amacıyla kulüplere seneler içerisinde çoğalan oranda yatırım yaptı. Futbol ekonomisindeki süratli büyüme, futbola dair pazarlanabilecek yeni “şey”lerin yaratılmasını sağladı. Şifreli kanallara satılan yayın hakları; başta forma olmak üzere lisanlı ürün satışları; magazinsel “malzeme” olarak futbolcu ve eşlerinin sinema, müzik ve reklam sektöründen elde ettikleri gelirler gibi saymakla bitiremeyeceğimiz bir yan sektör oluştu futbolda… Ve bu, hayatımızın bir parçası durumuna geldi uzun zamandır.

Kapitalin kendini tekrardan üretebilmesi ve genişlemesi amacıyla ihtiyaç duyduğu artı değer, futbol üzerinden sağlandı böylece. Sermayesi büyük olan kulüpler, gelirlerini kat be kat artırdılar. Öyle ki bugüne kadar gelinen noktada futbol ekonomisinde hala büyümenin bir sınırı olmadığı görülüyor.

Ne İstiyor Bu Kulüpler

Pandemide futbol ekonomisinin yaşadığı daralma, Avrupa Süper Ligi projesinin asli argümanını oluştursa da büyük kulüplerin futbol ekonomisinin dağılımından daha büyük bir pay istemeleri hususu, 90’lı senelerden bu yana hep ajandalarında duruyordu zaten. Yani bu proje pandemiyle birlikte değil, çok daha erken dönemde kurgulandı.

1996-1997 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nin bünyesinde farklılığa gidilmesi bu projenin ilk aşaması olarak görülebilir. Rantın eşitlikçi bölüşümünden rahatsızlık duyan büyük kulüplere (ülkelere) tanınmış imtiyazlar neticesinde günümüzdeki daha az rekabetçi yapı da UEFA eliyle oluşturuldu. 2000’li senelerde bilhassa futbol kulüplerinin iş insanları doğrulusunda satın alınmasıyla kapitalist futbol pastanın tamamına göz dikti. Rus milyarder Roman Abramovich’in 2003 senesinde Chelsea kulübünü satın alması, en ikonik kişi olarak ilgileri üstüne çekti. Geçen vakit ortamında büyük kulüplerin birçoğu şirketleşti ve bir iş insanı ya da konsorsiyum doğrultusunda satın alındı.

Futbolun şirketleşmesinin erken döneminde “rasyonel” doğrultular, bu futbol kapitali coşkuyla karşıladılar. Bu yapının futbolun özünde bir kırılma yaratacağını, ruhunu zedeleyeceğini söyleyenler ise “Romantik” olmakla lanetlendiler. Günümüze kadar gelen vakitçte büyük kulüplerin pastadan aldığı pay sık sık arttı, kulüpler arasındaki uçurum derinleşti. Taraftarlar yalnızca birer müşteriydi, memnun edilmeliydi, fakat tükettiği sürece memnun edilmeliydi. Yani bir Dönüşüm ekonomisi kuruldu burada.

Kâr hesapları

İki takımın rekabetinden şirketlerin kâr harplarına dönen zamanın sonucunda kapitalizmin bozukluğu olan kriz, futbolu da vurmuş görünüyor. Senelerdir dile getirilen futbolun ekonomik krizi, gerçekte dünyada yaşanan ekonomik krizden farksız değil. Mesela 2008 Mortgage Krizi gibi futbola yönelik devasa yatırımlar, gerçekte var olmayan bir değer artışı oluşturdu. Yüz milyonlarca euro’luk transfer ücretleri ve futbolculara verilen milyonluk kontratlar, hayatın ekonomik gerçeklerine aykırı şekilde seyrine devam etti. Futbolda meydana gelen bu balon, bir vakit kulüplerin kazançlarını artırmasını sağlasa da en nihayetinde patlamaya mahkûmdu.

Borç krizi içerisindeki kulüplere son darbeyi ise COVİD krizi vurdu. Bu dönemde çoğu gelirinde azalma meydana gelen büyük kulüplerin borç dengeleri kurtarılamaz hale geldi. Dünyanın en varlıklı 20 kulübünün 2018/2019 senesinde gelirleri 9,3 milyar euro’dan %12’lik bir düşüşle 8,2 milyar euro’ya geriledi. Avrupa Süper Ligi kurucusu 12 kulübün gelirleri de bu hale paralellik göstererek %12,7 azaldı ve aşağı yukarı olarak 6,4 milyar euro’dan 5,6 milyar euro’ya geriledi. Futbol takımlarının gelirlerini asli olarak üç kalemde incelediğimizde ise yayın gelirlerinin %23 ve maç günü gelirlerinin %17 azaldığını, ticari gelirlerin ise % 2 arttığını gözlemliyoruz.

Nedir bu Avrupa Süper Ligi

18 Nisan 2021’e gelinen zamanda büyük kulüpler, bundan sonra futbol ekonomisinin hâlihazırdaki eşitsiz dağılımından da memnun olmadıklarını defalarca dile getirdiler. Bu bağlamda UEFA’yı Şampiyonlar Ligi’nin yapısını tekrardan kendi lehlerine dönüştürmeye bile ikna ettiler, fakat bu da yetmeyecekti. Bütün pastayı birinci kattakiler yemeliydi, alttakiler ise bundan sonralarla yetinebilirdi. Büyük kulüpler görüşmeleri saklı şekilde yürüttüler ve projelerini tanıttılar.

Avrupa Süper Ligi projesi, büyük kulüplerin UEFA’nın düzenlediği Şampiyonlar Ligi’ne seçenek olarak meydana koyduğu bir projeydi. Başını Real Madrid ve Juventus’un çektiği 12 kurucu kulüple birlikte 3 adet daha üyeyle 15 sabit takımın yer aldığı buna ek olarak 5 takımın da performansa bağlı olarak değiştiği toplamda 20 takımdan meydana gelen bir lig olarak tasarlandı. 10 takımdan meydana gelen 2 takım şeklinde oynanacak maçların ardından takımlardaki ilk 3 takımın direkt olarak çeyrek finale çıkacağı, son iki takımın ise play-off oynanarak belirleneceği açıklandı. Finale çıkan takım hafta aralarında toplam 23-25 maç yapacak, takımlar hafta sonları ise ulusal liglerindeki karşılaşmalara devam edeceklerdi. Lige katılan her kulübe başlangıç olarak 200 milyon euro ayakbastı ücreti ödenecekti. Ligdeki başarıya göre bu gelir 300 milyon euro’yu aşabilecekti. Böylece büyük kulüpler, borçlarından ivedilikle kurtulacaktı.

Avrupa Süper Ligi’nin finansmanı ise projenin bir diğer boyutuna ilgi çekiyordu. ABD menşeli finans devi JP Morgan, ASL’nin kuruluşu amacıyla aşağı yukarı 4 milyar dolarlık, 23 sene ödemesiz (!) bir borç –hibe- transferi sağlayacaktı. Yayın hakları amacıyla ise aralarında Facebook ve Amazon’un da bulunduğu bir konsorsiyumla anlaşıldığı sıkça dile getirildi. ASL ve Real Madrid Başkanı Perez, yaptığı bildirimde futbolun insanlar için bundan sonra sıkıcı bulunduğunu ve bundan dolayı bütün sistemi değiştirip farklı yapacaklarını vurguladı. Maç vakitlerinin çok uzun olmasından duyduğu rahatsızlıktan bahsetti. Mesela maçlar 15’er dakikadan 4 dönem şeklinde oynansa ve araya sıksık reklam alınsa fena mı olurdu? Hatta dönem aralarında sponsor etkinlikleri yapılsa, ünlü şarkıcılar mini konser verseler ne güzel paralar kazanılırdı, değil mi?

Bahsedilen olgu tam olarak ABD spor temasına vurgu yapıyordu. Avrupa Süper Ligi tam olarak NBA, beyzbol (MLB) ve Amerikan futbolu (NFL) gibi kapalı döngü bir yapıyla futbolun her dakikasının satılabildiği bir Amerikanlaştırma girişimiydi. Ne rastlantı ki, Avrupa’da bir futbol organizasyonu fikri olan Avrupa Süper Ligi’nin finansörü, bir ABD şirketi ve tekrar ne rastlantı ki bu kulüplerden birçoğunun sahibi ABD’den…

ASL projesi, tam olarak büyük kulüplerin kendini kurtarmak adına futbolun kendisini dahi feda edebileceğini bizlere açıkça gösteriyor. Futbol kapitalistleşirken, kulüpler arasında da eşitsizlik artıyor. Futbolun yozlaşan bu ekonomik yapısı ASL projesi ile bir tiranlığına dönüşecek gibi… Oyunun özünde olan rekabet rafa kaldırılıyor ve yerine kast sistemine benzer avrupa sistemi getiriliyor. Öyle ya, Bulgaristan şampiyonunun Real Madrid’le oynamasına ne lüzum var?

UEFA’dan hodri meydan

Avrupa Süper Ligi ve Real Madrid Başkanı Perez’in 18 Nisan gece yarısı futbolda darbe girişiminin bildirisini okumasının ardından UEFA, FIFA, Avrupa’daki ülke futbol federasyonları, medya, futbolcu birlikleri, futbolcular, teknik direktörler ve futbolun içindeki tüm kümeler, çok süratli şekilde açıklamalar yaptılar. Bu sisteme itiraz ettiler, bir taraf ise memnuniyetini belirtti. Bu iki cephe doğurdu: ASL’ye karşı siyasi güç harpı verenler ve ASL’ye karşı futbol harpı verenler.

Avrupa Süper Ligi projesinin açıklanmasının ardından UEFA’nın Başkanı Aleksander Ceferin, zehir zemberek bir açıklama yaparak kulüplere yönelik tehditlerini sıraladı. ASL kurulursa buradaki kulüpler, ulusal liglerden men edilecekti. Bu ligde oynayan oyuncular Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupalarına davet edilmeyecekti. Avrupa toplumunun kuvvetli yapısına destek çekerek bu savaşı ABD-AB eksenine çekmeyi amaçladı. Futbolun bu toplumun DNA’sında olmasından bahsetti. ASL bu DNA’yı bozacaktı ve buna izin verilemezdi. Hatta daha da ileriye giderek taraftarların müşteriye dönüşmesinden, turnuvaların bundan sonra bir ürün durumuna gelmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Neredeyse inanacaktık!

Ceferin ağzındaki baklayı ise sonunda çıkardı. Paris Saint-Germain (PSG) Başkanı Nasser Al-Khelaifi’yi işaret ederek alışık bulunduğumuz retorikle “adam gibi adam” diyerek teşekkür etti. PSG’nin son senelerde bilhassa Finansal Fair Play (FFP) kuralarından azade tutularak futbol piyasasına döktüğü paradan bahsetmeye lüzum yok sanırım. Katarlı iş insanının “adam gibi adamlığı” PSG ile de sınırlı değil. UEFA’nın en büyük organizasyonları Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nin yanı sıra Fransa ve Türkiye ligleri başta olmak üzere çoğu yayın hakkının sahibi olan Bein Media Group’un sahibi olan Al-Khelaifi’nin aynı vakitte 2022 Dünya Kupası’nın Katar’da yapılması amacıyla harcadığı yoğun çaba (!) da adamlığına adamlık katıyor. Son olarak Avrupa Kulüpler Birliği Başkanlığı koltuğunu da devralmış bulunuyor.

Taraftarlar bu sisteme karşı çıktı

Ceferin’in açıklamalarının ardından İngiltere, Fransa ve Almanya hükümetleri başta olmak üzere UEFA ve FIFA delegesi ülkeler, ASL’yi kınayan açıklamalar yaptılar. Genellikle İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un, sanki BREXIT olmamış gibi, lige katılan İngiliz kulüplerine karşı yaptırım uygulayacaklarını açıklaması, ironik bir nüans olarak ilgilerden kaçmadı. Avrupa spor medyası, gündeme bomba gibi düşen ASL ile alakalı olarak net bir tavır sergiledi ve ASL karşıtı gücün geniş kitlelere ulaşmasında etkin bir rol oynadı. Bu arada İngiltere’de hızlı karar alarak bu birliğe katılan 6 kulüp hakkında soruşturma başlattı.

Avrupa Süper Ligi’ne karşı yürütülen siyasi güç cephesinin asıl problemi, hiçbir vakit futbol kapitalist olmadı. Futbol kulüplerinin iş insanları tarafından satın alınmasını zamanında Almanya dışındaki bütün ülkeler kapitale kucak açtılar ve sıcak paranın büyüsüne kapıldılar. UEFA, futbol kapitalle arasını her vakit iyi tuttu ve varlıklı kulüplerin semirmesine izin verecek uygulamalara imza attı. Birlik açıklanmadan bir gün evvelce Avrupa Kulüpler Birliği ve Juventus Başkanı Agnelli ile telefonda yeni Şampiyonlar Ligi formatının duyurusunu birlikte yapma kararı almışlardı. Yeni formata göre takım ve maç adedi, büyük liglerden turnuvaya katılan takım adedi ve bundan dolayı büyük kulüplerin pastadaki payı artırılacaktı. Acaba ne istemiş de alamamışlardı? Öyle ya, diğer hangi amaçla, bütün pastayı -UEFA’yı dışarıda bırakarak- yemek amacıyla futbolun idaresini devralmayı planladılar.

ASL organizasyon girişimine karşı bir diğer reaksiyon de futbolun asıl özneleri olan eski-faal futbolcular, teknik direktörler ve taraftarlar tarafından geldi. Hatta birliğin iptaline sebep olan etkenin futbol kapitalin harpı bu cephede kaybetmesi bulunduğu söylenebilir. Zira UEFA, FIFA ve diğer siyasi güç cephesinin tehditlerine karşı Florentino Perez el yükseltmiş ve rest çekmişti. Hükümetlerin ve UEFA’nın ulusal ligler hususundaki tehditlerine hukuki olarak karşılık vereceklerini duyurdular. Futbolcuların FIFA organizasyonlarından men edilmesi tehdidine karşı ise Perez kılıcını iyice çekti: “Kendi dünya kupamızı organize ederiz!”

Amerikan Rüyası

Siyasi güç karşılıklı el yükseltmelerle devam eder iken ne oldu da ASL “Amerikan Rüyası”ndan 48 saat sonra rüyasında uyanmak mecburiyetinde kaldı? Bu bozukluğun yanıtı şüphesiz ki futbolun gerçek öznelerinin ASL’ye karşı savaş baltalarını çekmesi oldu.

Öncülüğünü eski futbolculardan Gary Neville ve Jamie Carragher’in çektiği eski ve faal futbolcular, teker teker ASL’nin açgözlü yapısının bir parçası olmak istemediklerini açıkladılar. Liverpoollu futbolcular, kulüp yönetimini eleştiren bir açıklama yayımladı. Efsane teknik direktör Alex Ferguson’dan Liverpool Teknik Direktörü Jurgen Klopp’a kadar teknik direktörler, belirtilen organizasyondan duydukları rahatsızlığı dile getirdi. Leeds United Teknik Direktörü Marcelo Bielsa’nın futbol kapitali amaç alan açıklaması ise ayakta alkışlanacak türdendi.

Belki ASL organizasyonu, bütün bunlara karşın ligde oynayacak oyuncu ve takımları yönetecek teknik direktörleri sıcak paranın büyüsü bulabilirdi, fakat ASL’yi yıkan darbe taraftar kümelerinden geldi. ASL takımlarının nerdeyse hepsinin taraftarları, lige katılım kararı ardından kulüplerinden desteklerini çektiklerini açıkladılar. Yani futbol kapitale karşı tüketimden gelen güçlerini kullanacaklarını söylediler ve net bir duruş sergilediler. Hatta ingiliz kulüplerinin statları basıldı protestolar başladı.

Avrupa futbolunun en uzun 48 saatinin sonucunda Avrupa Süper Ligi kulüpleri, başta İngiliz ekipleri olmak üzere teker teker çekilme kararı aldı ve taraftarlarından özür diledi. ASL projesinin ise askıya alındığı ilan edildi. Böylece futbol kapitalin çok tehlikeli bir atağı, iyi savunma hamleleri ile savuşturulmuş oldu ve siyasi güç ve futbol cephesinin işbirliği ile futbol kapitalistlerine karşı atılan golle biraz olsun sular durulmuş görülüyor. Ancak bundan sonra atılan golün rehavetine kapılmamak gerekiyor. Kapitalizmin yapısı gereği ikinci dönemde kâr hırsıyla daha saldırgan olacağını bilmek lazım. Ve ikinci yarı oynanırken futbol cephesinin dikkat etmesi gereken en büyük tehlike, siyasi güç cephesinin çok basit yön değiştirebileceğidir.

Futbolun gerçek öznelerinin “en iyi savunma, hücumdur” düsturuyla hareket etmesinin çok elzem bulunduğunun altını çizmek gerek. Pandemi, belki de futbolseverlere futbol kapitalin tekrardan üretim sistemine çomak sokmayı hatırlatmış olabilir. “Romantik” futbolseverler olarak “rasyonel” kapitalistlere karşı tüketimden gelen gücümüzü kullanabilmeliyiz. Mademki müşteriyiz, o vakit muhakkak haklıyız! Bu gücün örgütlenmesi için de sosyal medyanın kanat bindirmelerinden muhakkak yararlanmak gerekiyor. Bu yönden şuandan Fans Europe çatısı altında 40’tan fazla taraftar grubu ASL’ ye karşı birleşme yazısına imza attılar. Türkiye’den ise Fenerbahçe’den 1907 UNIFEB ve Beşiktaş’tan Çarşı grupları yazının imzacısı hususmundalar. İkinci yarıda siyasi gücün karşı takıma geçeceğini de hesaba katarak futbol kapitale karşı yeni bir oyun planı kurmanın tam vaktidir.

Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 0
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Dergimize ara ara uğrayıp çıkan Ya da dergimizin müptelası olup isminin görünmesini istemeyen yazarlarımızın yazıları Konuk Yazar kısmında yer almaktadır.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir